14.Böüm

1.2K 118 4
                                    













...

Ankara...

Tünelin kapısından geçip, üst kata çıktı. Oğuzhan'ı bıraktığı yerde bıraktığı şekilde buldu. Yaşlı gözlerini sakınmadı ondan, onun da yorgun olduğunu görebiliyordu. Hava kararmak üzereydi. Akşam güneşi bir başka batıyordu bugün. Ayakkabılarını çıkartıp kenara fırlattı. Oğuzhan'ın yanından geçip antre kapıya yürüdü.

"Biraz yalnız kalmak istiyorum."

Tek kelime etmedi Oğuzhan. Kapının önüne kadar yürüyüp omuzunu kapıya yasladı. Şezlongun üzerine uzanan kadını izlemeye başladı. Güneş battı, gün karanlığa ulaştı, saatler geçti ama Ruken oradan hiç kalkmadı. Beş saattir aynı yerde öylece gökyüzünü izliyordu.

Sabrının sınırlarını bile aşmıştı Oğuzhan. Delirmemek işten değildi, Ruken kendine işkence ediyordu ve o buna katlanamıyordu. Bu kadarının fazla olduğuna kanaat edip Ruken'in yanındaki şezlonga oturdu.

"Kendine işkence etmekten vazgeç," dedi net bir sesle.

"Ne hissettiğim hakkında zerre kadar fikrin yok."

"Konuşursan olacak ama bu kendine işkence ettiğin gerçeğini değiştirmeyecek."

Doğrulup ayaklarını çimenlere bastırdı. "Konuşayım değil mi? Ne anlatayım sana? Seni ne mutlu edecek mesela? Bittik biz, biz aslında yıllar önce bitmiştik."

"Bu bilmediğim bir şey değil, bana içindekilerden haber ver."

Saatlerdir tuttuğu gözyaşları boğuk sesiyle inmeye başladı. "Ben bir aptalım Oğuzhan, çok büyük aptalım. Yıllar önce gitmesine izin vermeyecektim."

"Sen aptal falan değilsin, gideni tutamazsın!"

"Tutardım, en azından peşinden giderdim ama yapmadım."

"Pişmansın sen!"

"Kahretsin! Değilim. Ben neden pişman değilim ve neden acı çekiyorum?"

Bunu anlamadı, neresinden tutsa elinde kaldı adamın. Sustu, Ruken ayağa kalkıp bir tur etrafında döndü. Elini saçlarına daldırıp nefeslendi. "Ben çok mu çirkinim, Oğuzhan?"

Bunca saat orada durmuş, bunları düşünüyor olduğuna inanamazdı. Karışında geçerken hem hızlı hem de kaşları çatıktı. "Sen ne dediğini bilmiyorsun, bu kadar saat bunu mu düşündün?"

"Evet," derken sesi yükselmeye başlamıştı. "Ben nerede hata yaptım?"

"Olanların sizin hatanızla bir ilgisi yok! Vazgeç!"

"Var!" dedi bağırarak. "Ben bir erkeğin iki kez terk edebileceği kadar basit bir kadınım."

Dişleri birbirine girerken öfkesi ona bunu yaşatan adamaydı. Haklıydı veya değildi ama Kenan'dan o an nefret etti, bir daha da sevemeyeceğini biliyordu. "Kendine bunu yapma, tabii ki değilsin."

"Öyleyim." Gözyaşları tüm yüzünü kaplıyordu. Yüreğine batan mızrağın ucunda iki kez aynı adam tarafından terk edilmiş olmasının acısı yatıyordu.

"Değilsin." Büyük bir adımda hemen yanına ulaştı, dokunmaya cesaret edemiyordu.

Sesinin tonu en aza indi, fısıltı gibi. "Ona senden bahsedemedim bile. Hayatına biri girmiş ve benim yanıma anlatmaya gelmiş. Tam iki kez aynı adam tarafından terk edildim... Oğuzhan... Ben sevilmeyecek kadın mıyım?"

Her şeye lanet etti. Ona yanılıyor olduğunu anlatmaya çalışmak boşa bir çabaydı. Ruken saçma bir karmaşanın içinde boğuluyordu ve Oğuzhan ona kıyamıyordu. Elini Ruken'in saçlarına daldırıp, dudaklarına kapandı. Diğer eli sırtını bulup, kadını kendi bedenine hiddetle bastırdı. Tendeki tuzu hissettikçe yandı, o çok istediği dudakları öperken ona anlatmak istedi, sen eşsiz bir kadınsın...

Kalp Sonunu Kendi Seçer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin