29.Bölüm

29.1K 1.8K 89
                                    







Armanların köşkünde hummalı bir hazırlık vardı. Yıldız Hanım dahi genç bir kız gibi heyecanlıydı çünkü Hazal'ın dur durak bilmez heyecanı ona geçiyordu. Cemil Bey'in yüzünde çok şükür gülümsemesi tüm yaşadığı yıllara değer katıyordu.

Kenan, Hazal'ı istemeye geliyordu.

Biricik torunu, tek varlığı, gözünden sakındığı evladının emaneti evlilik yolunda ilk adımı atıyordu. Cemil Bey dünyadan alacağını tamamlama evresindeydi. Bu günleri de görmüştü.

Hazal geceye hiçbir arkadaşını davet etmemişti. Son zamanlarda, Kenan'la olan birlikteliğin gelen güveniyle etrafındaki insanları seçiyordu artık. Bir bakmıştı, kimsesi yok. Çok umursamıyor, hiç üzerinde durmuyordu. Kocaman bir aileye adım atmıştı ve gerçekten güvenli insanların arasında olduğunu biliyordu.

Dedesinin çok eski dostlarından Hakan amcası, eşi Suzan'la yanlarındaydı. Salon boş gibiydi ama birazdan feci bir kalabalıkla dolacaktı. Bordo, dizlerinde biten, eteği bol üzeri dar ve fakir kol düz elbiseyle çok güzeldi Hazal. Saçlarının önüne gelenlerini, arkasına taşlı bir tokayla tutturmuş, uçlarına da hafif bir dalga vermişti. Beyaz tenli olduğundan hafif bir allık, biraz rimelle gözlerini ortaya çıkarmıştı. Dudaklarına tenine yakın mat bir parlatıcı sürmeyi uygun bulmuştu. Parmağında tek bir yüzük bile yoktu. Birkaç saat sonra tüm dünyasını dolduracak olan halkayı takacaktı. Bileğine dedesinin hediyesi olan incelik pırlanta bir bileklik takmıştı sadece. Kulağındaysa minicik bir taş parlıyordu.

Koridorda sağa sola heyecanla dönüyordu. Yaldızlı aynaya yaklaşıp tekrar tekrar kendine bakıyordu. Ne kadar güzel olursa olsun bu gece yetmiyordu aynadaki yansıma.

Köşkün ziliyle kalbi bir an durdu. Eli kalbine giderken halası hemen yanında belirdi. "Az sakin ol Hazal, kızım ölecek gibisin." Kocaman bir gülümseme sundu yeğenine. Ne dese boştu, Hazal bu anı istediği gibi yaşayacaktı.

"Hadi." Yıldız Hanım, kapıya ilerlerken dedesi, Hakan amcası ve Suzan teyzesi de gülümseyerek geçmişti yanından.

Donup kalan kızı, halası çekerek yanına getirdi. Kapı aralandığında İlk Kenan'ın babası, Hilal'in babası ve anneleri geçmişti yanlarından. Hazal kendini rüyada sanıyordu, mutluluk arşa yükselirken kendisini gelişigüzel gülümsemelere bırakıyordu.

Nergis, Hazal'a göz kırptı. İkinci kez görümce olmanın, hem de böyle güzel bir kadının; tadını çıkartıyordu.

"Nasılsın eltim?" diyerek adım attı Hilal. "MaşAllah pek de güzel olmuşsun."

Hazal ufukta hâlâ Kenan'ı bekliyordu ama Hilal ona verilmiş en güzel dost olacaktı, "Teşekkür ederim," diyebildi.

Kemal ve Murat'ta geçerken hemen arkalarından çocuklar belirdi. Hilal ve Kemal'in ikizleri, Defne ve Burak. Defne, halası Nergis'ten aldığı güzelliğiyle gülümsedi. "Yenge, seni almaya gelmişiz, annem öyle dedi."

Hazal'ın kahkahası çocukta daha büyük bir gülümseme oluşturdu. "Eh, öyle bir şeyler," dedi Hazal.

"Düğünde alınıyor kızım," dedi Burak, amcası ve babasına çok benziyordu. Hazal ikinci kez gülümsedi. Hemen yanlarındaki Nergis'in kızı Beliz'e döndü Hazal. Halası olan Hilal'in küçük bir minyatürü gibiydi. "Çok güzelsin yenge," demişti Beliz.

Hazal elini küçük kızın çenesine yerleştirdi. "Sen de halan kadar güzelsin." Beliz aldığı iltifatla ellerini arkasına atıp yerinde kıpırdandı. Nergis'in beş yaşındaki oğlu Mert'in başını okşayarak doğrulduğunda o Karadeniz yeşili, içinde kendini gördüğü bakışları yakaladı.

Kalp Sonunu Kendi Seçer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin