10. Bölüm

34.8K 2K 49
                                    











...

Ankara...

O gün ve gecesinde Ruken ve Oğuzhan arasında bir sohbet değil, tek bir söz bile geçmedi. Saatlerce çalışmak ve Bitirelim sözünden başka. Ekranını kapatıp odadan çıkan kadınla koca evde değil evrende yalnız kaldığını hissetti Oğuzhan.

Onu bu kadar üzen, kızdıran sözlerinin doğruluğu olduğunu düşünüyordu. Eğer o adam sözlerini tersine çevirmiş olsa Ruken ona bu şekilde tavır almayacaktı. İlk defa zekasını kullanmamayı, bu kadar ince düşünmemeyi dilemişti ama elinde değildi. Ruken, hayatında bir merkeze oturuyordu, buna engel olamıyordu. O tanımadığı adamsa buna zemin hazırlıyordu.

Tişörtünü çıkartıp yatağına gelişi güzel uzandığında Ruken'in kırgın bakışları gözlerinin önüne seriliyordu, bu gece uyku haram olacak, sabah hiç gelmeyecek gibiydi. Hoş kadındı, zeki kadındı, konuşkan sevimli ve sıcacık bakışları vardı. Doğal, saf yanı ve neşesi onu etkisi altına alıyordu. Bu evden çıktıklarında kaderin onları nereye götüreceği belirsizdi.

Saatlerce dönüp durduğu yatağın içinde uykuya dalarken aklında Ruken'in o eşsiz güzellikteki fotoğrafları vardı.

...

Uykuya dalması saatler alan Ruken için güneş erken doğmuştu. Az uykuyla gözlerini araladığında sabah beş otuzdu. Mavi kotunu giyip üzerine beyaz, askılı tişörtünü geçirdi. Bugün topuklu ayakkabılarını özlediğini hissederek çok uzun olmayan beyaz topuklu bir ayakkabı tercih etti. Rahat edeceği kadar kaliteliydi ayakkabısı, çok dolaşmadığını da hesap etti. Saçlarını salıp aşağı indi.

Dün küstüğü ev ve iş arkadaşı ortalarda görünmüyordu. Sonsuza kadar küs kalacak değildi. Dersini almıştı Oğuzhan ama tavır yapabilecek kadar kabiliyeti vardı. Biriyle konuşmazsa kendini iyi hissedemezdi, Oğuzhan da mükemmel bir sohbet arkadaşıydı.

Çayı demleyip kahvaltılıkları bahçedeki çardağa çıkarttı. Saat altı çeyrekti. Evin duvarları çok yüksek olduğundan herhangi bir alan görünmüyordu, o da oturduğu alandan bahçenin içine göz gezdirmeye başladı.

Çok bakımlı bir yer değildi. Etrafında birkaç gül ağacı yeni açacak gibiydi. Yeşil çimler canlıydı, Oğuzhan'ı sulama sistemini açarken görmüştü. Havuz mis gibiydi. Birkaç günde bir temizleniyordu ama bunlar ne ara oluyor, Ruken görmüyordu. Çalışma odaları ses izolasyonuna sahipti. Saatlerce odadan çıkmadıkları anda hallediliyordu evin tüm işleri. Canı yüzmek istiyordu, deli gibi suda çırpınmak...

Burnunun ucunda biten şeyle geriledi. Tek bir gelincik görüyordu ve o eli. Gülümsedi ama hemen sildi o gülümsemeyi.

"Evin etrafını tavaf ettim sadece bunu bulabildim. Kırmızı bir gelincik, barışalım mı?"

"Ben beyaz gülleri severim, kabul edeceğimi sanmıyorum."

Dolanıp önüne geçti. "Bu seferlik bunu kabul et bir daha seni üzersem bir kamyon beyaz gülü yoluna sereceğim."

Ruken dudaklarını birleştirip sağa sola kıvırdı, bakışları gelinciğe kaydı. "Sevgilimmişsin gibi konuşmayı kes, gerek yok bir kamyon güle. Ver barışalım." Gelinciği alıp kulağına sıkıştırdı. "Eşeksin sen, sana ne benim özelimden. Gereksiz yere gerdin beni."

Gereksiz olduğunu inkar edebilirdi, sonuna kadar konuşur sonunda Ruken'i haksız çıkartabilirdi ama sustu. "Elin nasıl?"

"Geçti, annenin tarifi çok iyiymiş. Benim adıma teşekkür edersin bir ara." Ayağa kalktığında topuklu ayakkabılarını fark eden adamın bakışları beyaz şık ayakkabılara kaydı. "Topukluları mı özledin?"

Kalp Sonunu Kendi Seçer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin