Hiçlik

97 15 13
                                    







           

***

"Saçların mı ıslak yoksa ıslak mı yaşamak..."

Nil kulağında yankılanan sesi hatırlamaya çabaladı. Ne zaman bir şeyler hatırlamaya çalışsa büyük bir baş ağrısıyla uyandığını da bildiğinden kendini zorlamamaya çalıştı.

En iyisinin yazmak olduğuna karar verdiği için kırmızı defterine doğru yöneldi. Aynaya hiç bakmadan direk oturdu şifonyerin puf koltuğuna. Küçük çekmeceden çıkardığı defteri açmak için hiç acelesi yok gibiydi. Son kez nefes alırmış gibi nefesini verdi dışarıya. Kalemi telaşsız oynatıyordu. Sanki rahatlamak için değil de öylesine yazıyormuş gibi bir hali vardı.

"3 Temmuz 2017

Her şey ne zaman başladı hatırlayamıyorum. Ecrin'i öldürdüğümü unutamıyorum ama. İnsan hayatta en sevdiği insanı nasıl öldürebilir? Bunu hiç unutamıyorum. Aslan'a duyduğum saplantılı aşkı unutamıyorum. Bu saplantının sonum olduğunu düşündükçe hele... Neden susmuşum şimdi daha iyi anlıyorum. Konuştukça daha iyi olduğu yok hiçbir şeyin. Gördüklerim, yaşadıklarım, duyduklarım, hatırladıklarım... Sanki hepsi bir araya gelip benimle alay ediyorlar.

En son hatırladığım; benim bir hayatım vardı. Her şeye sahiptim. Evet, muhteşem değildi ama bir hayatım vardı. Şimdiyse koca bir boşluktayım. Kim böylesine bir düşman edinebilir ki? Kim kendisini buraya mahkûm ettirecek bir düşmana sahip olabilir ki? Annem, en başından beri bana düşman, sahip olduğu her şeye getirdiğim bir kısıtlamadan başka bir şey değilim ben. Güzelliğini kaybetti en başta, sonra yaşlandı. Sonra popülerliğini benimle paylaşmak zorunda kaldı. Kocasını kaybetti-bunun suçlusunun nasıl ben olduğumu bilemesem de-. Benim kayıplarım ne olacak?

Ecrin ölmeyi hak etmemişti. Belki de ben ölmeliydim. Gerçekten hak eden bendim. Ölmesi gereken... Aslan'ın da benden uzak durmasının çok şaşırtıcı olmaması gerekir. Sevgilisiydi. Bir şekilde onu da bu suça ortak ettim.

Kafam karmakarışık. Her şey birbirine girmiş durumda. Herkes birbirine karışmak üzere, yine yalnız kaldığımı kabullenmek üzereyim. Sevilmediğimi kabullenmek üzereyim. Hiçliğin ortasından bağırıp sesimi kaybetmek üzereyim. Kim olduğumu unutmak üzereyim. Biri bana yardım etmeli, beni biri kurtarmalı..."

Kalemi dahi yorulmuş vaziyetteyken Nil de pes edip hızlıca kapattı defteri. Bunun da bir işe yaramayacağı aşikârdı. Sakince yerinden kalktı, sanki hiç öfkelenmemiş gibi. Elleriyle oynuyordu. Parmaklarını farklı kombinasyonlarla birleştirip çözüyordu. Yatağına emir almış gibi aniden uzandı. Gözlerini tavandan ayırmadan öylece izledi. Yanından gelen sese kulaklarını tıkamak istese de yapamadı. Gözlerini ayırmadan dinledi onu:

            -Yine çıkamıyorsun işin içinden değil mi?

Ecrin'in net ve yüksek sesi kulağını tırmalıyordu adeta. Gözlerini kırpmadan tavana bakıyordu Nil, sanki dünyanın en önemli işi oymuş gibi bütün dikkatini tavana vermişti, sanki dikkatini bir an bile oradan çekse Ecrin'e cevap vermek zorunda kalacaktı.

            -Sana yardım etmemi istiyorsun, hadi itiraf et.

Küçük bir kahkahayla söylüyordu Ecrin bunları. Yaptıklarından keyif alır gibi uzandığı yerde- Nil'in hemen yanında- ayaklarını üst üste attı. Giydiği sarı çizgileri olan elbisesinin etekleri oynadı. Nil bunu hissetmişti. Tüyleri ürperdi.

            -Niye bana bunu yapıyorsunuz?

Serinkanlılıkla konuşmuş ve hala tavandan gözlerini ayırmamıştı.

            -Çünkü sen bütün bunları hak ettin.

Adeta nefretle dolup taşan ses şimdi kulaklarını sağır edecek gibiydi Nil'in. Gözyaşlarının ne zaman geldiğini yanağından boynuna ulaştığını anlayamamış; fakat hissettiği anda gözlerini yavaşça Ecrin'den yana çevirmişti. Ecrin sarı saçlarından bir tutamı işaret parmağına dolamış oynuyor, ıslık çalıyor ve keyfini gözlerinden belli ediyordu.

            -Acımdan keyif alıyorsun.

İçinden geçenleri dudaklarından döken Nil sonunda sinirlenmeye başladığını hissediyordu.

            -Sen beni öldürdün. Senin çektiğin hiçbir çile buna karşılık gelemez.

            -Seni sevmiştim, benim arkadaşımdın.

            -Beni mi sevmiştin? Kendini kandırma bana muhtaçtın. Bana ihtiyacın vardı o kadar. Beni sevmedin.

Nil gözlerini sıkı sıkıya yumdu. Yaşlarına engel olamıyordu. Ama zihninin bir köşesinde bunun gerçek olmadığını kendine tekrarlıyordu. Gözlerini hafifçe açtığında Ecrin küçümser bir gülümseyişle kendisine bakıyordu.

            -Gerçek olmadığımı söyleyerek beni görmemeyi mi umuyordun?

Şimdi kahkahalarla gülen Ecrin'in sesi bütün odayı dolduruyordu. Nil kulaklarına bastırdığı elleri dışında kıpırdayamadığını, yatağına mıhlandığını hissediyordu.

            -Bana bak!

Gürleyen Ecrin doğrulmuş yukarıdan bakıyordu kendisine.

            -Beni unutmana asla izin vermeyeceğim!

Sanki bir yemindi. Sözlerin havada asılı kalışına hayret etti Nil. Bundan sonra bu seslenişi hiç unutmayacağını biliyordu. Ne zaman çığlık attığını, bağırarak ağladığını başının ağrısından hissedemiyor, fark edemiyordu. Yanan yeşil ışık ve kapının sürgü sesini dahi fark etmemiş, yalnız birisi koluna dokununca düğmesine basılmış gibi kaskatı kalmış olduğu yere düşmüştü. Gözleri açık sadece kaskatı kilitlenmiş bir halde yerde yatıyor hiçbir şey duymuyor yahut hissetmiyordu. İşte şimdi hiçliğin ortasındaydı.

Bölüm Sonu

Bu kez kısa bir bölüm oldu ama... Okuyanlara teşekkürler :)

Kız Kulesi Boğaz'ında Kalsın İstanbul!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin