Kaybolmuş...

159 21 2
                                    

           

...

Gözlerini açtığında yatağındaydı. Bu bir rüya mıydı yani? Tavandaki yıldızlar çarpmıştı gözüne. Bunlar da mı rüyaydı? Sabahın ışıklarında parlamıyorlardı ama ordalardı işte. Hayal görmüyordu. Yatağının üzerine çıktı. Tam onlara dokunacaktı ki içeriye Hale Hemşire girdi.

            -Nil ne yapıyorsun?

Nil ona sormak istiyordu. Bu yıldızları onun da görüp görmediğini sormak istiyordu. Ama onun yerine sessizce yerine oturdu. İlaçlarına ve kontrollerine müsaade etti.

Günlüğünü açtı ve kalemi ondan izinsiz hareket etmeye başladı.

" 20 Şubat 2017

Bu bir rüya mıydı? Hayır, hayır değildi. Seni hissettim. Beni öptün. Bunu hissettim. Yıldızlar gerçek mi?

Bunun için her şeyimi vermeliymişim. Böyle hissedebilmek için. Böylesine sağlıklı, böylesine güvenli, böylesine güzel ve şefkat dolu. Sarıp sarmalanmış gibi. Sanki gerçekten buradaydın. Burada mıydın? Beni görmeye geldin mi? Benim için... Beni sevdiğini hissetmek çok güzel bir duyguymuş. Seni Ecrin'le görmek benim için ne demek şimdi anlıyorum. Onu öptüğünü hayal etmek, ona sarıldığını izlemek, onun ellerini tuttuğunu görmek ne demek anladım. Benim ellerimi tutunca, beni öpünce anladım. Dahasını istediğimi anladım, bunu hep isteyebileceğimi anladım. Seni neden ittiğimi şimdi anladım. Eğer bunu yapmasaydım seni her zaman isteyecektim. Bu hislerden vazgeçmeyecektim.

Keşke gerçek olsaydın. Burada olsaydın daha kolay olurdu..."

Defterini bırakıp aynaya baktı. Ağladığını yeni fark ediyordu. Bugün sadece ağlamak istiyordu. Hayatında hiç bunun için ağlamamıştı. Hiç üzülememişti. Her zaman Ecrin için üzüldüğünü hatırladı. Hayatında her zaman onu düşündüğünü ve sevdiği kişi için ağlayamadığını hissetti. Buna mı ağlayacağını yoksa buna sebep oluşuna mı ağlayacağını bilemiyordu. En yakın arkadaşını o kadar çok düşünmüştü ki Aslan'ı düşünmemek için beynine emir vermiş gibiydi. Aslan bile kendisi acı çekmişken Nil acısını hep bir yerlere gömmüştü galiba. Nereye sakladığını nasıl sakladığını düşündü. Kendisinin de bir kalbi olduğunu kendine neden hatırlatmadığını düşündü. Bütün bunlardan feragat etmenin ne demek olduğunu bilmediğini düşündü. Belki her şey farklı olacaktı. Belki de Ecrin kızacaktı bağıracaktı üzülecekti küsecekti ama daha farklı olacaktı. Belki o zaman yaşadığı acıdan daha azı olacaktı diye geçirdi aklından. Belki de her şeyin sorumlusu kendisiydi. Belki de hala arkadaş olacaklardı. Belki Ecrin başkasına âşık olacaktı. Belkiler beynini tırmalıyordu.

Ağlamaya ne kadar da ihtiyacı olduğunu düşündü Nil. Ağladıkça hissizleşiyordu. İçi dışına çıkıyordu. İçindeki her şeyi dışarı çıkarıyordu. İlk kez sevdiğini sevildiğini hissediyordu. Kendisini Ecrin'den başka birilerinin de sevebileceğini düşünüyordu. Aslan'ın sevgisini nasıl da ittiğini nasıl da küçümsediğini düşünüyordu.

Bütün gününü ağlayarak geçirdi Nil. Sonunda içinde boşalacak hiçbir duygu kalmayınca yorgun düşüp uykuya daldı.

Gözlerini açtığında yanında uzanan Aslan'a baktı. Bu kesinlikle bir rüyaydı.

            -Neden o kadar ağladın?

            -Sen gerçek değilsin.

Aslan ifadesiz kaldı. Ama sorusunu yineledi.

            -Neden o kadar çok ağladın?

Nil sesini kaybetmiş gibi hissetti.

            -Kaybettiğim her şeye ağladım.

Kız Kulesi Boğaz'ında Kalsın İstanbul!Where stories live. Discover now