1. Bölüm ║ Karanlık

Start from the beginning
                                    

Babam sandalyeden beni tekrar kucağına alarak yemek masasına oturttu. Elime kaşığımı alarak önümdeki pilavdan bir kaşık alıp yemeye başladım. Annem babamı görmezden gelip sandalyeye oturdu ve o da yemeğini yemeye başladı. 

Babam, ''Tolga nerede? Yine mi bilgisayar başında?!'' diyerek ani hışımla mutfaktan çıktı. Allah, yandık şimdi!

Annem olumsuz bakışlarla bana baktıktan sonra yemeğinden bir kaşık daha aldı. Annemde haklıydı, sıkılmıştık artık aynı şeyleri yaşamaktan. 

Yaklaşık iki dakika sonra babam yanında Tolga'yla içeri girmişti. Babamın parmakları Tolga'nın kulağını kavramış, Tolga ise acıdan kıvranıyordu. Kahkaha atarak onlara baktım. Tolga bana dönüp 'Çok mu komik?' bakışları atıyordu. Başımı sallayarak daha çok gülmeye başlamıştım. Babam keyiflendiğimi gördükten sonra  Tolga'yla daha çok uğraşmaya başladı. Mutfağın ortasında resmen güreş yapıyorlardı. Babam Tolga'yı koltuğunun altına almış, Tolga ise kurtulmaya çalışıyordu. 

Anneme döndüm. Başının iki yana sallayıp, ''Bunlar büyüyecekte bende göreceğim. Murat çocukla çocuk oluyorsun.'' diyerek güldü. 

Tolga 17 yaşındaydı. Sürekli olarak yaşamını odasında sürdüren bir tür ergendi. Arkadaşlarıyla sesli sohbet yapıp çevrimiçi oyunlar oynuyorlardı. Oradan da aylık yarışmaları gibi bir şeyleri vardı. Bunlara katılıyordu. Birinci olurlarsa kupa ve bir miktar para alıyorlardı.

Babamsa Tolga'nın okuması gerektiğini düşünüyordu. Sürekli olarak okuluna para yatırıyordu ve karşılığını görmek istiyordu. Ama Tolga ders çalışmak yerine bilgisayar başında vakit geçirmekten daha hoşnuttu.

Babamsa bunların geçici bir heves olduğunu savunuyordu. Böyle şeylerden iş olmayacağını düşünüyordu, annemde öyle.

Tolga'yla aramızda 1 yaş var o yüzden onu anlayabiliyorum. Tolga'nın hayalleri de hedefleri de bu doğrultudaydı. Küçükken de futbolcu olmak isterdi. Ah, klasik erkekler işte. Hayatının bir evresinde illaki bir futbolcu olmayı düşünüyor.

Bende hukuk kazandım. Bu yıl ilk yılım olacak. Aslında pekte heyecanlı değilim. Konu okul olunca, hiçbir zaman heyecanlı olamıyorum.

Zaten pek çevremde olmuyor. Lisedeyken bir arkadaşım vardı. İsmi Deniz'di. Benimle çok ilgilenirdi, sürekli olarak beraber bir şeyler yapardık. Yürüyemediğim için tekerlekli sandalyemde arkamdan iterek çok kas yapmıştır kesinlikle. 

Ama o işletme kazandı, burada değil. Sürekli beni ziyarete geleceğini konusunda da birçok söz vermişti. Üç dört gün öncede yurt ayarlamak, oraya alışmak için gitti. Çok üzülmüştüm, hâlâ daha üzülüyorum.

Üç hafta öncede bir ameliyat geçirdim belimden. Yürümemi engelleyen şeyleri ortadan kaldırmak istiyordum artık. Ameliyat sonrasında bir çok ağrı çektim. Şuan da bile ağrıyor birçok yerim. Ama ameliyat başarısız geçti. O kadar ağrıya değmedi açıkçası. Ama yinede ilk başta çok üzülmüştüm, şuanda hayırlısı deyip geçmek daha mantıklı geliyor kulağa. Hep böyleydim, böyle de yaşanıyor sonuçta öyle ya da böyle.

''Neye daldın yine Meva?'' diyerek babam düşüncelerim arasından sıyrılmama yardımcı oldu. 

Gülümseyerek, ''Hiç öyle dalmışım.'' dedim.

UMUTSUZ VAKA  ღ uçmayı bilmeyen kelebekWhere stories live. Discover now