"Geçelim bakalım," diyen Mert, seri adımlarla salona ilerleyip üçlü koltuğun bir köşesine oturdu. Nilüfer de ağabeyini takip ederek bedeni ona dönük şekilde Mert'in yanına oturdu. Odadaki eşyaları sanki ilk kez görüyormuş gibi izleyen Nilüfer'in bu haline anlam veremeyen Mert "Sen düşündüğünü doğrudan söylersin, bu halin hal değil Lülü," diyerek bir şeylerin yolunda olmadığını anladığını belli etti kardeşine. Ağabeyinin tespitiyle derin bir iç çekti Nilüfer.

"Ben düşündüğümü doğrudan söylerim de senin ömründen çalmak istemiyorum."

Nilüfer'in cümlesiyle iyice kaşları çatıldı Mert'in, bedenini kız kardeşine döndürüp bir elini hesap sorar gibi havaya kaldırdı ve "Ne diyorsun kızım, açıkça söyle!" dedi.

Ağabeyinin havaya kalkan elini tutup koltuğun üstüne bıraktı Nilüfer. Eli Mert'in elinin üstündeyken "Ben bir bok yedim abi," dedi.

Elinin altındaki elin yumruk olduğunu hisseden Nilüfer, Mert'in aklına dolan olası düşüncelerle sinirlendiğini anladığından "Yok be öyle değil, celallenme hemen!" diyerek ağabeyini yatıştırmaya çalıştı.

"Ha bir de olsaydı. Kızım benim hatalarımdan ders almadın mı?"

"Hata mı? Ben ortada hata göremiyorum abi," derken cam kapıdan bahçeye bakıyordu Nilüfer. Mert başını bir anlığına bahçeye çevirip yüzünde huzur barındıran bir gülümsemeyle kardeşine döndü.

"Yok Lülü onlar benim canım. Benim neyden bahsettiğimi biliyorsun sen."

"Biliyorum abi de yok öyle birşey. Her şey usulünce olacak."

Mert duyduklarıyla rahatlayıp "Ha şöyle," dedi ama kardeşinin cümlesinin içerdiği anlamla irkilmesi uzun sürmedi.

"Usulünce derken?"

"Yani işte bu akşam istemeye gelecekler, söz ve nişan bir olur. Bu perşembe kına, cuma da düğün nasipse."

Mert, Nilüfer'in yüzüne bir süre bakıp ardından kahkahayı patlattı. Öyle ki bahçedekiler bile meraktan yerlerinden kalkmış cam kapının önüne doluşmuşlardı.

Koltukta daha fazla duramayan genç adam kahkalarla yere düşerken Nilüfer de ellerini göğsünün üstünde bağlamış ağabeyinin sakinleşmesini bekliyordu.

Bahçeden babalarını izleyen çocuklar daha fazla bu kahkahalara sessiz kalamayıp salona doluştular. Çiçek kahkaha atarak babasının kucağına sığınırken Can da kardeşinden kalan boşluğa sığdı. Nilüfer hariç herkes gülüyordu ve bu genç kadının canını sıkmaya başlamıştı.

Solukları seyrekleşen Mert, nefessiz kalmamak için daha derin ve sık soluklar almaya başladı. Kollarının arasında gülen evlatlarının saçlarını okşayıp derin bir iç çekti.

"Oh be! Çok güldük çocuklar," diyen Mert'in yeniden gülmesini sağlayan Çiçek'in sorusuydu: "Evet biriciğim babacığım çok güldük ama neye güldük aklım yetmedi."

"Halan komik bir şey söyledi Çiçeğim," deyip kucağındaki çocuklarının ayağa kalkmasını sağladı ardından o da ayağa kalkıp koltuğa geri oturdu, çocukları da kucağına tabii.

"Ben komik bir şey söylediğimi sanmıyorum abi," derken sesi çok sakin çıkmıştı Nilüfer'in.

"Daha ne diyeceksin kızım! 4 gün sonra evleniyorum lafını ciddiye alacağımı düşünmedin değil mi?"

"Ne? Dört gün sonra evleniyor musun Lülü?" diye soran Gurur'du.

"Ama Lülü sen evlenirsen kim üstümü örtecek?" diye soran Can'dı.

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Where stories live. Discover now