Çakmak bakışlarından ateşler çıkıyordu. Öfkesi her yerini yakıyordu. Kalbi paramparçaydı ama öfkesi şimdi daha ağırdı. Teyzesinin boğazına sarılacağı anda duydu o sesi ve durdu.

"Hazal?" diyen tedirgin sesin sahibi en son olması gerektiği yerdeydi. Her şeyi duymuştu belki de. Kapısının açıldığını duymamıştı çünkü kulakları uğulduyordu. Gözleri dolu dolu dönerken Zehra yüzünü buruşturdu.

Kenan adımlarını hızlandırıp masanın arkasına geçerken Yıldız Hanım girdi odaya. Seslerin ona kadar gitmiş olmasıyla neler olduğuna bakmak için çıkmıştı odasından.

Kenan, Hazal'ın kolundan tutup kendine çevirirken, Yıldız, Zehra'nın suratına indirdiği tokatla savurdu kadını. "Sen sınırları aştın, git eşyalarını topla! Bir daha ne holdinge ne Hazal'a yaklaşmayacaksın."

Hazal küçüldükçe Kenan'a sokuldu. O sokuldukça Kenan daha sıkı sardı. İki kadının halini izliyordu ve Zehra gözünde şimdiden bitmişti.

Eli yanağına giden Zehra nefretle bakıyordu. Yıldız'dan aldığı gözlerini yeğenine çevirdi. O böyle bir şeye izin vermezdi. "Hazal?" dedi sert bir sesle. "Buna izin mi vereceksin?"

Hazal, Kenan'ın sırtına parmaklarını etine işleyecek kadar şiddetle bastırıyordu. Her söz biraz daha küçültüyordu, acıtıyordu. Sessiz kaldıkça Zehra bileniyordu ve sahip çıkılmadığı gerçeğiyle burun buruna geliyordu.

"Seni gebertirim, seni silerim bu dünyadan. Ya şimdi çık git ya da ben zorla attırırım seni. Bir daha Hazal'a yaklaştığını görürsem Zehra..." Kadının boğazına saplandığı eliyle sıktı. "Cesedini bile bulamazlar," diye fısıldadı. Elini çekerek kadını duvara fırlattı. "Defol!"

Zehra hızlı adımlarla odadan çıkıp gittiğinde Hazal'ın hıçkırığını duydu, halası ve Kenan. Ne kadar ağırdı, aldatan bir annenin, intihar eden bir babanın kızı olmak. Kağıtlara imza atınca, emirinde binlerce insan çalışırken, o başarından bu başarıya koşunca zannediliyordu ki her şey güllük gülistanlık ama öyle değildi, Hazal'ın geçmişi önüne mendil açmış dilenci gibiydi, sürekli acınası...

Omuzlarından tutup kendinden kopardı. Başını önüne eğmiş, kaldırmıyordu. Öğlen yemeğini birlikte yiyelim demek için gelmişti, sürpriz yapacaktı ama çok başka şeylerin içine düşmüştü. Hazal'ın, "Ben kimsenin sevgilisini elinden almadım," sözleri içini dağlamıştı. Bilmediği garip bir şeyler dönüyordu ama öğrenirdi.

Halası omuzundan tutup kendine çevirdi. "Hazal, kendine gel. Sözlerinin doğru olmadığını sen de biliyorsun. Bize siz doğrusunu anlattınız, biz size inandık. İnsanların neler düşündüğünü önemseyemeyeceksin."

"Zorlanıyorum," derken sesi boğuktu. "Anlatamıyorum."

"Bir şey anlatman gerekmiyor, Hazal," dedi Kenan.

"Kenan doğru söylüyor," dedi Yıldız.

"Hadi gidelim, seni almaya gelmiştim. Biraz hava iyi gelecek."

"Evet, çıkın. Dönmeyin, ben hallederim buraları." Kenan'a bakış atan Yıldız, ona sessizce çok şey anlatıyordu. Kenan da başını hafifçe eğerek karşılık verdi kadına.

"Ben bir toparlanayım." Hazal odasındaki küçük bölmeye girdiğinde Yıldız, Kenan'a döndü. "Konunun onunla bir ilgisi yok Kenan. Lütfen destek ol."

"İlgisi olduğunu düşünmedim, tam olarak ne olduğunu da bilmiyorum ama önemli değil, neden kendini bu kadar üzdüğünü öğreneceğim."

"Anlatmak isterse anlatsın onu zorlama. Bir gün mutlaka öğrenirsin."

Kalp Sonunu Kendi Seçer Where stories live. Discover now