Yeğenlerine tekrar tekrar sarılıp ayağa kalktı. "Abla sen yine mi hamilesin?" derken Hare'ye bakıyordu. Fatih kahkaha attı, küçük kız kardeşine sarıldı. "Bu kes erkek olacakmış, taktı."

Hare ağlarken gülümsedi. Çok çocuk seviyordu, suç muydu? "Evet."

Ruken Ellerini havaya açtı. "Allah'ım onuncu yeğenim geliyor," diyerek bir daha sarıldı ablasına.

"Bize de kalsın." Aslı, Ruken'i kopardı ablasından. Ruken, Aslı'ya çok tatlı gülümsedi. "Abla, seni andım durdum bilemezsin."

Aslı şen sesiyle kollarını açtı. "Biliyorum, adımı mıh gibi kazıdım dünyaya. Gel buraya kızım, çok özledim."

"Ya ben?" dedi Nazlı, bir anne şefkatiyle bakıp sarıldı. "Bir daha bu kadar uzağa gitme. Çok aranıyorsun."

"Nazlı abla, annemi özler gibi özledim seni." Ayrılıp yengesinin dolan gözlerine gülümsedi.

Tüm ailesine, dostlarına sarılıp hasretini dindirdi. Masada abisinin yanına oturup, kolunun altına girdi. Kimse ona nerede olduğunu, neler yaptığını sormuyordu. Sorulmayacağı gerçeğinin hepsi farkındaydı. Ruken hepsinin ağızından geçen iki ayı dinliyordu. Kendisinin neler yaptığı her daim sır kalacaktı, kim bilebilirdi ki...

Saat geceyi vurmaya yakındı ama herkes o kadar neşeliydi ki, evine gidesi ilk defa gelmiyordu. Abisine de gidebilirdi ama onu da canı istemiyordu. Camlarla kaplı kafenin ön cephesinden dışarı göz attı. Telefonuna tek bir bildirim bile düşmemişti. Eline alıp tekrar baktı ama ekran boştu. Bakışları işlek caddeye çevrildi. İstanbul her zaman kalabalıktı ama Ruken'in içi yapayalnızdı.

Caddenin karışısındaki binanın duvarına omzunu vermiş, ayağını üst üste bırakmış, elleri cebinde, başı duvara dayalı Oğuzhan kendisini arayan kadını izliyordu. O kocaman ailenin içinde tek başına oturuyordu Ruken ve bu Oğuzhan'ı olduğundan daha acınası bir hâle getiriyordu. Doğrulup kafeye son kez göz attı.

"Bende o ailenin içine tepeden inip, en kıdemli damat olmazsam..." diye mırıldanıp son nefesini verene kadar seveceği kadına kederle bakıp ayrıldı oradan.

O ayrılırken ailenin de ayaklanmasıyla abisine döndü. "Yarın seninle biraz konuşalım mı?"

Karahan kaşlarını çatıp, kardeşinin neler diyeceğini yüzünden okumak istedi. "Ne hakkında?"

Ruken uzanıp abisine öpücük kondurdu. "İyi bir şey. Yarın geleceğim, konuşuruz." Karahan'ı soru işaretleriyle bırakıp arabasına bindi. Evini çok özlemişti, Cihan'ın şifreyi girmesini izleyip bahçeye adım atınca gülümsedi. Bıraktığı kadar bakımlıydı evi. Mutlu'nun ana kapıyı açıp, "İyi geceler," dilemesiyle kapısını kapattı. Salona geçip ışıkları açtı. Çantasını koltuğa bırakıp mırıldandı.

"Selam yalnızlık, ben geldim." Bir şarkı sözü kadar acınası hissetti kendini. Kendi evim kendi hayatım diyerek ayak direttiği alışkanlıklarına hoş gelmişti, çok hoş...

...

Işıklarının bahçeye bile yettiği evine bakınca gülümsedi. Kapının hızla açılıp kızının çığlık çığlığa kendine koşmasını dizini yere verip izledi. Kalbinin bir köşesi doluyordu, kızı dünyalara bedeldi. Küçücük bedenin, minik kolların boynuna dolanıp, küçük dudaklarla öpücükler bırakmasına kahkaha attı.

"Baba," diyordu, başka bir şey diyemiyordu, Leyla. "Bir tanem," diyerek sardı kızını. Hasretle kokusunu içine çekip ayağa kalktı. Yanına gelen, özlemle gülümseyen annesini kolunun altına çekerek alın kenarından öptü. "Annem..."

"Hoş geldin, oğlum. Bu kez çok uzundu, çok özledik."

"Bende... Geldim..."

Üzerini değiştirip, salondaki koltukta kucağında kızıyla oturuyordu. Evinin cam duvarlarından İstanbul'u izliyordu. Ara sıra gözü çaprazındaki, bir alt sokaktaki eve kayıyordu. Tüm ışıkları kapalı evin sahibi uyumuş olmalıydı.

Kalp Sonunu Kendi Seçer Where stories live. Discover now