Gülümseyen kadının sesini işitince gülüşü tüm yüzüne yayıldı. "Nasılsın?"

"Harika denecek kadar iyi. Başladık bakalım, ne zaman biterse artık." Kenan fazla detaya giremeyeceğini biliyordu. Ruken'in telefonu asla dinlenmez ve takip edilemezdi ama etrafındaki insanlar için geçerli değildi bu.

"Anladım canım, ben beklemedeyim. Çalışıyorum, toplantıya geldim."

"Aferin uslu çocuk." Ruken'in kahkahası Kenan'ı sesli güldürdü. "Gece dışarı çıkacağım."

Ruken'in göz devirdiğini göremedi Kenan. "Çıkmasan şaşırırdım, Kenan sen ne zaman yaşlanacaksın?"

"Daha çok gencim neden sordun?" Sözlerin nereye gideceğini bile bile sordu Kenan.

"Belki o zaman evde oturursun, o yüzden."

"Seni bekliyorum sonra kendimi eve kapatacağım."

"İşittim de inanmam zaman alacak."

"Ruken... Bana inanmıyor musun?"

"Sana inanıyorum, çok. Kapatmam gerekiyor işime dönemliyim. Seni seviyorum tatlı uşak."

Kenan mutlu gülüşüyle arkasını döndü. Kıpırdama ihtiyacı hissetmişti bu belki de arkasındaki hareketten kaynaklıydı, bilemedi. Karşısında bakır kızılı uzun saçları, çakmak mavisi gözleriyle kendine bakan kadını ilk kez bu kadar net görüyordu. Telefon kulağında kalmıştı öylece. Kadın gözlerinin derinlerine kadar iniyordu adeta.

"Ben de seni seviyorum," diyebildi.

"Görüşürüz canım." Telefon kapanmıştı. Ne kadın kıpırdıyordu ne Kenan. Hazal'ın sert bakışlarını yakaladı zihni. Sessizlikle kadının yanından geçişini izledi. Kapıyı açıp girmesinin ardından kaşlarını çattı Kenan. Birkaç saniye geçtiğinde başını sağa sola sallayıp kapıdan adımı attı. Değişik bir kadındı, Ruken'le neden anlaşamadığı çok da merak etmedi Kenan. Ruken bambaşka bir kadındı, sürekli gülümseyen ve konuşan... Bu sert bakışlar iticiydi.

Yengesiyle samimi bir şekilde selamlaşıp gülümseyen kadınla az önce kapıdaki kadının aynı kişi olmadığına yemin edebilirdi. Kafası karışık bir şekilde Hilal'e yaklaştığında kendine dönen yengesi, "Kenan," dedi. "Kendisi eşimin erkek kardeşi benim de küçük kardeşim sayılır."

Gülüşünü söndüren Hazal, tebessüm ederek elini uzattı. "Hazal Arman, hoş geldiniz."

Elini kadının elinden çekti ki, kadının pek de elini tuttuğu söylenemezdi. Kenan zeki bir adamdı ve anlıyordu ki, Hazal Arman'ın kendisiyle ilgili bir sorunu vardı. "Memnun oldum, Hazal Hanım."

"Bende... Oturalım." Hazal'ın sesiyle yerlerine oturduklarında Hazal'ın yardımcıları da masanın diğer yanına oturdu. Biri erkek biri kadındı.

"Bu kez ne kadardı, aklımdan çıktı?" derken önüne sürülen dosyaya göz attı Hazal.

Kenan da kendi dosyalarını yengesine uzattı. "Bir milyon tane porselen kupa, beş yüz bin porselen demlik. Yakında kahve sektörüne de geçeceğiz biliyorsun kupalar hazır olmalı. Bunun dışında yüz bin -yalnız bunlar şimdilik, daha sonrası olacak- çay bardağı olacak."

"Logo aynı mı yoksa farklı bir şeyler mi?" diye sordu Hazal.

"Aynı," dedi Kenan. Hazal'ın bakışları anında Kenan'a kalktı. Gözleri kısık kendine bakan adama aldırmadı. "Güzel," dedi bakışlarını çekip. "Kupa ve demlik için ambalaj istiyor musunuz?"

"Demlik için evet kupa için hayır. Kupalar fabrikamızda kahvelerle ambalajlanacak."

Birbirlerine uzattıkları dosyalarla Hilal kendi önüne geleni Kenan'a verdi. Hazal ve Kenan bir süre sessizce incelediler. Kenan'a göre bir önceki anlaşmadan bugüne yuvarlananla makuldü.

Kalp Sonunu Kendi Seçer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin