"Hayatın bize neler getireceğini bilemeyiz Nihan," dedi Meral Hanım. "Çok gençsin."

"İnsan kaç kez ölmek ister, Meral? Bir kez tattım. İkincisi kara toprak artık." Gözlerini sildi kadın. "Yarın gitmiş olacağız. Kendinize çok iyi bakın," derken üç yaşındaki Ruken'i ve ona gülümseyen oğlunu izliyordu.

      🖤

Zehra odaya yavaşça girip yatağında yatan yeğenine yaklaştı. Kızıl saçları yatağa dağılmıştı küçük kızın. Dünyadan bihaberdi, melekler kadar temizdi. Saçlarını okşayıp öptü kadın. Anne diye ağlayıp duruyordu günlerdir. Ama artık unutmaya başlamıştı annesini. Teyze diyerek kucağında uyuyordu Zehra'nın.

"Annen ölmekle ne iyi yaptı bilemezsin Hazal." Gülümsedi Zehra. "Babanı da seni de hak etmiyordu. Kendi seçti bu hayatı. Sizi bana bırakıp gitti. Baban da benim olacak, sende. Çok şanslısın ki, seni seviyorum küçük kız."

Hazal'ın annesi kalbinin aktığı her erkeğe yelken açabilecek kişilikte bir kadındı. Kocası Servet Bey'le de büyük denilecek bir aşkla evlenmişti. Aşk, başka bedenlerin haz çekimiyle yerle bir olmuştu. Servet Bey karısına hâlâ deli gibi aşık bir adamdı. Ama kaçıp giden karısının okyanusun derinlerinde can vermesiyle üstelikte sevgilisiyle birlikte, bunu kaldıramayacak kadar onurlu bir adamın hüznünü yaşıyordu. Onurlu fakat zayıf bir karakterin can bulduğu bedeni, bunu taşıyacak kadar güçlü olmayacaktı.

Ne yapmıştı da bunlar olmuştu? Kendine sürekli bu soruyu soruyordu. Cevap yoktu. Küçük bir kız kalmıştı geriye. Kendinden emanet kızıl saçları, mavi gözleriyle eşsiz güzellikteki kızı. Onuru yerlerdeydi. Camia onları konuşuyordu. Emel ve Engin'in yasak aşkının hazin sonunu...

Aldatılmış, onurlu bir erkeğin nasıl eskiye döneceğini düşünüyordu ama bulamıyordu. Emel'den nefret edemiyordu. Etmemeliydi. Demek ki gerçek aşk kendisi değildi. Ama Emel onun gerçek aşkıydı. Dayanamıyordu. Herkesin üzerine geldiğini hissediyordu. Her sözün ona dokunduğunu, onu yaraladığını ve un ufak ettiğini iliklerinde, hissediyordu. Çok acınası olduğu, benliğini işgal ediyordu.  Daha kötüsü buna kendisi de inanıyordu. Zihninde tüm çarklar devre dışı kalmış gibiydi.

Masanın üzerinde duran kağıda son cümlelerini yazdı. Kızına bir başka mektup yazıp bırakmıştı. Zamanı gelince okuyacaktı Hazal. Son yazdığını zarfa koyarak üzerine Zehra'ya diye ekleyip kenara aldı. Çekmecesinden silahını çıkarttı. Girdiği buhrandan bir çıkışı yoktu. Bulamıyor, bulamayacağını da düşünüyordu. Tek bir kurşunla kapadı gözlerini. Masasına yığıldı. Beyninden akan kanlar masayı kaplamaya zaman bulamadan Zehra girdi odaya. Silah sesine koşarak inmişti çalışma odasına.

Ömrü boyunca sevdiği adamın cansız bedeniyle karşılaştığında hayatının geri kalanını da yine onu severek geçireceğini anlamıştı.

Emel'e ve Engin'e laneti o gün başlamıştı. Emel de, Engin de ondan sevdiği adamı almıştı. Emel'den geriye sevdiği adamın kızı kalmıştı ama Engin'den geriye kalan yıllar sonra genç bir adam olacaktı. İntikam oyunun baş karakteri de oydu. Şimdiki küçük bir erkek çocuğu... Yeminler ediyordu. Kendi yaşayamadığı mutluluğu geride kalan kimseye yaşatmayacaktı. Bu, kucağındaki yeğeni de olsa...

Kucağında son bir umudu, yeğeni, sevdiği adamın kızıyla kalmıştı. Hayatını ona adayacak ve bir gün intikamını alacaktı. Her nasıl olursa olsun, gözlerini o güne kadar kapatmaması için yaradana dua edecekti.

                                            🖤

Günümüz...

Kalp Sonunu Kendi Seçer Where stories live. Discover now