İnsanlar canını yakmaktan zevk mi alıyordu?

“Defol git buradan!”

“Ne oldu canın mı yandı? Emin ol ki benim ki kadar yanmamıştır. Yine de hiçbir şey demiyorum sana. Umurumda değilsin artık. Ama şunu bil. Kendi yalan dünyanda geberip gideceksin Görkem!”

Başta ne kadar güçlü görünmeye çalışsa da kalbindeki acıyı daha fazla içinde tutamadı ve birkaç damla gözyaşı yanaklarından süzüldü. İşte şimdi her şey tam olmuştu. Mavi denizlerde kopan fırtınan şiddetini kalbinin derinliklerinde hissetti Hayal.

“Git buradan! GİT HAYAL GİİTT!” dedi Görkem sesini çıktığı kadar bağırarak.

Hayal Görkem’in yanından geçip kapıyı çarparak odadan çıktı.

Bu kadar acı bir son, böylesi büyük bir aşkın kaderindedir. Yazı sıcak olan şehirlerin, yağmurları sağanak olur.

İnsan kibrit kutusu, aşk kibrit çöpü gibidir. Kibrit çöpü sizin yanınıza sürterek alev alır. Yani kalbinize. Her kibrit çöpünün alevi elbet bir gün söner. Bazı kibrit çöpleri daha uzun alev alır bazıları daha kısa.

Alevi sönmüş bir kibrit çöpü yeninden alev alır mı?

Almaz.

Almamalı.

Anka mısın sen küllerinden doğuyorsun? Değilsin! Kibrit çöpüsün sen. Ama aşkı simgeleyen kirbit çöpü. . Aşk zaten bu değil midir? Olmaz dediğimiz her bok oluyor! Dengen şaşıyor. Ne olduğunu anlamıyorsun! Olmaz dediğin şeyler bile aşk sayesinde oluyor. Evet, sönmüş bir kibrit çöpü tekrar alev almaz. Ama bu lanet olasıca aşk onu da yapar.

Arabasının yanına kadar nasıl gelip bindiğini hatırlamayan Hayal biraz temiz hava almak için sahile sürdü.  

*****

Hayal gittikten sonra ardından bakıp “Gitme.” Diye fısıldadı Görkem Gözünden bir damla yaş düşerken. Hayal’in hayatına gelişiyle mutlulukta atan kalbi gidişiyle acıyla atmaya çalışıyordu. Her atışında damarlarana pompaladığı acı Görkem’i yavaş yavaş yok ediyordu sanki.

Her şeyi biliyordu zaten. İlla Hayal’in gelip yüzüne mi söylemesi lazımdı. Yarasına tuz basıp onu kanatması mı lazımdı?

Bir anlık sinirle masanın üstündeki kutuya sert bir darbe vurup yerle bir olmasını sağladı. Kutunun içindekiler yerlere saçıldı. Görkem yere saçılmış şeylere baktı. Madem kendisini sevmiyordu  o zaman neden bu kadar şeyi sakladı? Madem önemsizdi neden çöpe atmak yerine kendine getirdi?

Som cümlesinde ne demeye çalıştı Hayal? "Yalan dünyan" derken neyi kast etti?!

Koltuğa çöküp başını elleri arasına aldı. Kendini boşlukta hissediyordu. Sanki ruhu bedeninden çıkmış  bir uçurumun kenarından boşluğa itilmişti ve sonsuz boşlukta süzülüyordu. Öylesine hissizdi öylesine bitkindi.

Geçecek miydi bunlar? Yoksa hep böyle hissetmeye devam mı edecekti genç adam?

Bize tüm bu soruların cevabını hayat verecekti.

*****

Kerem gittiğinden beri aynı yerde oturmuş kapının olduğu yere bakıp Kerem’in geri dönmesini beklemişti Zeynep. Hâlâ da bekliyordu. Arada bir gözlerinden yaşlar düşse de hıçkırıkları dinmişti. Öylece boşluğa bakar gibi bakıyordu. Bir umut belki Kerem gelir diye. Çaresizlik bu olsa gerek. O gidince öylece ardından bakmak.

Ne yani her şey bitmiş miydi şimdi? Hayır, bitemezdi. Kerem Zeynep’i uçurumun kenarından atamazdı. Evet belki bu uçurumun kenarına kadar itti ama daha fazla ileri gitmezdi.

AŞK YARASI (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now