"Size birkaç test uygulamam gerekiyor. Açıkça söylemek gerekirse bazı şüphelerimin doğrulanması gerekiyor."

"Anlamadım? Şüphelendiğiniz şey tam olarak nedir?" Genç kız güçlü olmak için kendisini zorlarken doktorun sorusunu cevapsız bırakması iyice gerilmesine neden olmuştu. "Bakın doktor hanım, benimle alakalı şüphelerinizi anlatacağınız bir yakınım yok bu yüzden benimle açık konuşun. Sorun ne?"

"Aslında muayene sırasında şüpheli bazı kitlelerin varlığını fark ettik. Tam olarak ne olduklarını anlamamız için birkaç test geçirmeniz gerekiyor." Hazan doktorun sözlerini dinledikten sonra yapılacak testler için yeniden laboratuvara gitmişti. Günü bu şekilde hastane köşesinde geçerken en kısa sürede sonuçları alacağı garantisiyle sonunda hastaneden evine doğru yol almaya başlamıştı. Yine dalgındı. Son zamanlarda olan olayları düşünmekten geceleri gözüne uyku girmiyordu. Derin bir iç çekerken Murat'ın dikiz aynasından kendisine baktığını fark etmişti. "Bir sorun mu var Hazan Hanım?" adamın endişeli çıkan sesi nedense onu gülümsetti. Kırk yıl yabancı bile onu düşünürken ailesinden geride kalan birkaç kişi onun elinde ne varsa almaya çalışıyordu. Neyse ki zamanında önlemini aldığı için yapacakları hiçbir şey yoktu. Evinin bahçesinden içeriye girdiğinde kocaman ev karşısında yine kendisini yalnız hissetmişti. Arkadaşım diyebileceğini kimsesi yoktu. Ona yaklaşanların hepsinin bir art niyeti vardı ve insanlara güven duymamayı çok genç yaşta öğrenmişti.

Araba durduğunda evin kapısı aniden açılıp arabaya doğru elinde şemsiye ile koştura orta yaşlı kadını görünce duraksadı. O ana kadar yağmurun başladığını bile fark etmemişti. Sonunda şemsiyenin altında hızla eve doğru ilerlerken yanında ki kadın "Bir şey ister misin Hazan kızım?" diye sordu. Sonnur hanım evin emektar yardımcısıydı. Babaannesi ölmeden önce bile Hazan ile ilgilenmeyi kendisine iş edinmişti. Başlarda ona soğuk davransa da zamanla kalbinin kabuğunu kırıp içeriye sızan nadir kişilerdendi. "Yok Sonnur abla sen işine bakabilirsin."

"Aç değil misin, hemen sana yemek hazırlıyorum."

"Gerek yok abla..."

"Çok konulma bakayım, son zamanlarda çok kilo kaybettin zaten." Hazan onun doğru söylediğini biliyordu. Kendisi de zayıfladığının farkındaydı ve bu durum onunda hoşuna gitmiyordu. Şu son işten sonra bir süre tatile çıksa iyi olacaktı. İşleri müdürlerine devrederek dinlenmenin vakti gelmişti. Odasına çıkarak üzerini değiştirip elini yüzünü yıkadı. Birkaç dakika içinde de salona inmişti. Üç katlı evin iki katını kullanıyordu. En üst katta büyük annesi ve dedesinin odalarının yanı sıra çalışma odaları ve özel kütüphane vardı. Hazan küçüklüğünden beri üst kata çıkmazdı. Başta yasak olan bölge şimdi dikkatini çekmiyordu. Zaten yorgun argın eve gelip, yemeğini yedikten sonra yatağına giderdi. Evin otelden bir farkı yoktu genç kız için. Bazen hafta sonu bile çalıştığı oluyordu. Sonnur hanımın elinde tepsi ile salona girmesiyle düşüncelerinden çıktı. "Doktor ne dedi sana kızım?" Hazan kadının sorusunu omzunu sallayarak geçiştirmişti.

"Hadi ama bana söylemen gerekiyor."

"Daha belli değil, bir iki güne sonuçları alabilirmişim."

"anlıyorum. İnşallah kötü bir şey çıkmaz." O sırada Hazan'ın aklına doktorun bahsettiği kitleler gelmişti. Acaba ne sonuç çıkacaktı." Önüne koyulan yemekleri yemeye başladığında Sonnur Hanım onu yalnız bırakarak salondan çıkmıştı. Düşünceli ve bir o kadar endişeli geçen akşamın ardından yatağına uzanmış elinde bütçeyi gösteren dosyaları inceliyordu. Aklı karma karışıktı ve kendisini işe bir türlü veremiyordu. Uzun zaman sonra ilk kez kalkıp yıllar önce kapattığı odasına girmeye karar verdi. Odanın kilitli kapısını açmak için çekmecesinde bulunan anahtarı alan genç kız ağır adımlarla evin en sonundaki odaya doğru ilerlemeye başlamıştı. On sekiz yaşından beri bu odaya girmemişti. Yaklaşık on yıl oluyordu. Dedesi ve babaannesi öldüğünden beri... İki yaşlı ebeveyni bir aylık bir arayla ölmüştü ve borç batağına gömülmüş bir şirketle, ipotekli olan bu evi bırakmıştı. Kuzenleri büyük bir hevesle mirasın okunmasını beklerken duydukları onları çılgına çevirmişti. Hepsinin gözünü hırs bürümüştü. Mirasçıları olarak bütün borç ve ipotek altında olan evler onların arasında bölüştürüldüğünde daha da sinirlenmişlerdi.

"Neden onun borçlarını biz ödemek zorundayız ki?" Büyük amcasının oğlu öfkesine daha fazla dayanamayarak ayağa kalkmıştı. "Bu mirası kabul etmemize olanak yok. Şirketi satabiliriz."

"Şirket ipotek altında ve satılamaz."

"O zaman evleri satarız." Kimse Hazan'a ne olacağını düşünmüyordu. On sekiz yaşını doldurduğu için reşit sayılıyordu ve borç ona da kalmış oluyordu. İki kuzeni ve amcası ayağa kalkarak bu mirası istemiyoruz. Miras reddi için dava açacağız. Elimde olan üç kuruşu da yaşlı adamın borçlarına yediremem." Hazan şaşkınlıkla onları izlerken kimse genç kızı umursamamıştı bile. Avukat genç kızın titremeye başladığını görünce sakinleşmesi için ona su uzatmıştı. O sırada amcası ile göz göze gelen genç kız tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. "Peki o ne olacak?" Parmağı ile hazanı gösterirken onun kendi sorumluluğuna kalacağından korktuğu gözlerinden anlaşılıyordu.

"Hazan artık reşit sayıldığı için o sizin sorumluluğunuzda değil. Mirası istemediğinize emin misiniz?"

"Kesinlikle öyle bir niyetim yok." Avukat bu kez amcasının çocuklarına dönmüştü. "Siz de mi istemiyorsunuz." İkisi de aynı anda başlarını salladıklarında genç kız gözlerini yummuştu. Olanlara inanamıyordu. Ne yapacağını bilmez bir şekilde ortada kalmıştı. Öyle görünüyordu ki bu borç kendi üzerine kalacaktı. Ve kaldı da. Allah'tan avukat durumun farkındaydı ve Hazan'ı sevdiği için onu güvenceye almak istemişti. "O zaman tüm haklarınızı Hazan'a devrettiğinizde dair bir belge imzalamanız gerekiyor. Şirket ve diğer evler hey şey. Tabi borçlarıyla birlikte." Amcası ona baktığında genç kız boğulacağını hissetmişti. İki amcası vardı ve neden kendisini sevmediklerini bir türlü anlayamıyordu. Anne ve babası daha çocukken ölmüştü ama onların genç kıza karşı olan kini bir türlü bitmek bilmemişti. "Borcu ödeyemezse ne olacak ona?" Bunu soran küçük amcasının oğluydu. Avukat araya girerek onu cevaplamıştı.

"Hapse atılır, bir süre sonra da çıkar."

"Çıktığında ne olacak?" Hazan şaşkınlıkla kendisini hapse sokup çıkaran kuzenine bakıyordu. Öfke tüm bedenini kaplarken yerinden kalkarak dik bir şekilde amcasının karşısına dikelmişti.

"Mirası ben alıyorum. Borçları ve diğer her şeyi ben alıyorum. Siz de bana her şeyden vazgeçtiğinize dair teminat vereceksiniz. İleride hiç bir şey üzerinde hak iddia edemeyeceğiniz bir belge. Avukat bey belgeleri hazırlamanızı istiyorum. Şimdi mümkünse benim cenaze işlemleriyle ilgilenmem gerek, onlara yolu siz gösterirsiniz." Hazan'ın çalışma odasından çıkmasıyla amcası küçümseyen bakışlarıyla onun arkasından bakmıştı. Hala o günleri dün gibi hatırlıyordu. Etrafında güvenebileceği kimse kalmamıştı. İşlemler o kadar hızlı halledilmişti ki Hazan başının döndüğünü hissetmişti.

Her şey sona erdi diyerek eşyalarını toplamaya başladığında nereye gidebileceğini düşünmeden edemiyordu. Çok az parası vardı ve birkaç gün idare edebilirdi. O sıralarda tek arkadaşına gitmeyi düşünüyordu ama o yolda kapanmıştı. Sonnur hanımın avukatı geldiğini haber vermesiyle eşyalarını toplamayı bırakarak aşağıya inmişti. Eline tutuşturduğu birkaç belge ile bütün mirasın sahibi olduğunu anlamıştı.

"Artık kimse hiçbir şeyin üzerine bir hak iddia edemez."

"Neden bulunsunlar ki? Kim ister borcu üstlenmek? Her şey için teşekkür ederim, izin verirseniz eşyalarımı toplamam gerekiyor." Genç kız düşüncelerinin arasından çalan telefonu ile sıyrılmıştı. Gece gece kim arayabilirdi ki? Telefonu açtığında karşı taraftan bir ses duymayı bekledi ama tek duyduğu nefes alış sesleri oluyordu. Sessiz telefon almayalı birkaç ay oluyordu. Yine başladılar diye düşünerek "Savcılığa şikayette bulunacağımı bilmenizde fayda var!" diyerek telefonu kapatmıştı. O gece huzursuz bir uykuya yenik düşerken başına geleceklerden habersizdi.

****

Yorum ve votelerinizi unutmayın!

HEP SENİ BEKLEDİMWhere stories live. Discover now