19.bölüm 'Göze Göz Dişe Diş'

Start from the beginning
                                    

İleride duran ikili koltuğa oturdum. Önümde duran sehpaya gözlerimi diktim. Yağız neredeydi? Sıkıntıyla aldığım nefesi serbest bırakırken sehpanın köşesinde duran telefon dikkatimi çekti. Telefonunu burada mı bırakmıştı? Yada unutmuş muydu? Hayır, telefonunu kurcalarsam bunu kesinlikle anlardı. Dikkatimi dağıtma amacıyla bakışlarımı kaldırarak karşı duvarda asılı olan yaya diktim. Doğrusu yaylardan hiç anlamazdım. Ok kullanan bir arkadaşım da olmadığı için bunu ilk kez görüyordum ve gerçekten dikkat çekiciydi.

Hemen altında duran uzun komodinin üstünde abartılarak çerçevelenmiş resimler vardı. Ayağa kalkarak resimlerden birini aldım. Simsiyah bir atın üstünde küçük bir çocuk vardı ve sırtında duvardaki gibi bir ok ve yayı asılıydı. Bir başka resimde boy farkları benzer iki çocuk vardı biri sarısın diğeri kumraldı. İkisi de elinde ok tutuyordu ve gülümsüyorlardı. İleride duran şöminenin hemen üstünde bir kaç resim daha vardı. Oraya giderek resimlerden birini aldım. Ne kadar genç görünse de tanıyabildiğim kadarıyla Kerem ve yanında duran Adnan gülümseyerek poz vermişlerdi. Adnan'a takılı kalan gözlerim anında alev almıştı. Kaşlarım çatılmış, resmi tutan elim titremeye başlamıştı. Bir anda odayı dolduran bir telefon sesiyle elimde ki resim yere düşmüş ve bunun etkisiyle dikkatim dağılmış, irkilmiştim.

Sesin odağına bakarken, gözlerimin dolduğunu yeni fark etmiştim. Yağız'ın telefonunun ışığı yanıyordu. Boğazıma tıkanan yumruyu gönderme amacıyla yutmuştum. Adnan'ın yüzünü görmek o gecenin yeniden gözüme ilişmesini sağlıyordu ve her detayıyla o anı yaşamak beni mahvediyordu. Gözlerimi kapatarak kendime bir iki saniye tanıdım. Gözlerimi kapatmam gözümde biriken yaşlara izin vermişti. Yeniden açtığım gözlerimle Yağız'ın telefonuna dikkat kesildim. İçimi dolduran merakla birlikte bir korku tüm bedenimi sarmıştı.

Etrafıma son kez bir bakış attım. Kimse yoktu. Telefona doğru attığım her adımda kalbimin göğsümü yumrukladığı bariz bir şekilde duyuluyordu. Sehpanın yanına vardığımda telefona gelen ikinci bir mesajla titremiş ve yeniden kapıya yönelen bakışlarım korkuyu yansıtıyordu. Yağız telefonunu kurcaladığımı bilse nasıl bir tepki verirdi? Telefonu alarak tuş kilidini açtığımda karşımda beliren sayılar korkumu daha da körüklemişti. Şifre ne olabilirdi? Yağız'ın doğum günü bilmiyordum, onun hakkında pek bir şey bilmiyordum aslında anlattıkları dışında. Ve telefonu titreyen elimde sabit tutmaya çalışırken, İstanbul'da babama uzattığı kağıtta ki tarih belirdi. Ne olduğunu bilmiyordum ama Yağız o tarihi özellikle yazdırmıştı. Buna emindim. Ama tarih tam olarak kaçtı?

25.09.2009

Yanlış.

25.09.2010

Yanlış.

Tanrım! Kaçtı bu tarih. Ellerim daha çok titremeye başlamıştı ve kalbim artık kafesine sığmıyor gibiydi. Belirli aralıklarla kapıya kısa bakışlar atıyordum. Yağız'a yakalanmak en son isteyeceğim şeydi. Eylül'ün 25'i olduğuna neredeyse emindim ama yıl, yıl kaçtı? Yağız 25 yaşındaydı. Ve beni kaçırdığı ayı da sayarsak 2015'in başlarıydı. Bu da söylediği yedi yılı sekiz yapar. Hesaplarsak sekiz yıl önce yani 2008 yılında yaşadığı olayda tam olarak 18 yaşında. Önemli olan şu an şifre olsa da bu sekiz yıl önce ki olayı öğrenmek için tek şansım yine Yağız'dı.

Telefonun kararan ekranını yeniden aydınlatarak, teorimin gerçek olmasını diliyordum. 25.09.2008 şifre açılarak karşımda beliren mesajlardan önce küçük bir sevinç çığlığı atmak, istemiş ama kendini hatırlatmakta gecikmeyen sancılarımın yardımıyla bu sevinci yutmuştum. Hızla mesajlara girerek, ilk gelen mesajda takılı kaldım. Murat diye birinden gelen mesajda, "Efendim. Adnan bey Koray'ı buldu." ilk mesajda gözlerim büyürken, yeniden bir yumru boğazıma tıkanmıştı. Diğer mesaj da ise Hera'nın cesedinin bulunduğu yazıyordu. Gözlerimden düşen damlar ve kalbimin artık teklemesiyle bir an gözlerimin önünü bir karaltı kapladı ardından zorla kendime gelmek için beklemeden rehbere girerek Adnan'ın numarasını aradım. Sonunda bulduğumda hızla numarayı ara tuşuna basarak telefonu kulağıma hızla yasladım. Evin içini turlarken, acıyı reddetmiştim. Duyguyu reddetmiştim.

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Where stories live. Discover now