Kırmızı Saçlı Kız*

861 44 24
                                    




***


2 Şubat 2017

Bugün hastaneye geleli 3 yıl oldu. En azından takvimleri doğru takip edebildiğimi sanıyorum. 3 yıldır buradayım. Burası neresi mi? Tam bir tımarhane bilmek isteyeceğimi sanmıyorum. Görenler burasının tam bir inziva evi olacağını düşünür. Ama bir hastane ne yazık ki. Göl kenarında ağaçlık bir alanda "Rehabilitasyon Merkezi" dediklerinden. Burada neden bulunduğumu ben de bilmiyorum. Sadece buradayım. Kaç kişiyiz neden buradayız bence kimse ne yaptığını bilmiyor. Hemşireler, doktorlar... Her şeyin en iyisinden var burada. Büyüleyici bir yer burası. Her yerden herkesten uzakta. Yaptıklarımı da unutturuyor. Ama kaçamıyorum. Her gece geliyorlar. Beni ziyaret ediyorlar. Benden nefret edişini unutamıyorum. Ama hala neden burada olduğumu bilmiyorum. Bir zamanlar her şey çok güzeldi.

Aylardan sonra bana bir defterle kalem vermeye karar verdiler. Bir kelime duymak için her gün çabaladıkları bu saçma durumdan kurtulmak istediler sanırım. Ben de kimseyi kırmadım. Yazıyorum işte. Bir gün buradan çıkınca her şeyin hesabını sormak için. İntikam için!

Nil defterini kapattığında kapağını okşadı biraz. Saçlarına baktı tam karşısındaki aynadan, tıpkı saçları gibi kırmızı olan defterini sevmişti. Onun için anlamı olan tek şey buydu aylardır. Herkesin aklına Nil'le ilgili gelebilecek ilk şey parlak kırmızı. Herkes onu asi kız olarak bilirdi. Anın verdiği hissizlikle saçlarını da okşadı. Sanki bir asır önce bambaşka bir hayattaymış gibi hissetti: Lise son sınıfta, okuduğu okulun en popüler kızıydı. Mezuniyet günü yaptığı bir kaza, kazadan sonraki dönem... Bambaşka biri olmuştu adeta. Gözlerini karşısındakinin üzerine dikmekten asla korkmayan o kız gri gözlerini buğuya bulamıştı sanki. Bir şeyler vardı ama kimse çözemiyordu. Yıllardır süregelen bu durumdan sonra bir gece buraya gizlice Görkem Hanım'ın kendisini, tabiri caizse, bırakmasıyla son buldu. Nasıl geldiğini hatırında defalarca çevirmiş olmasına rağmen bir türlü doğru anıya rastlayamıyordu. Sevgi, nefret birbirine karışıyor; annesini bir türlü anımsayamıyordu. Buraya gelişinden sonra kimseyle iletişim kurmadığını ve hatta doğru düzgün bir yaşantı sürdürmediğini dahi biliyordu. Aklının yerinde olduğunu biliyor o halde neden hatırlayamadığını kendisine bir türlü açıklayamıyordu. Annesini görmek ondan öğrenmek için çabalamamış, kendisinden adeta bırakıldığı gün vazgeçmişti. Nedenini hatırlamadığı bir kırgınlığı taşıyordu içinde.

Defterini kenara bıraktığında odasını süzmeye başladı; kırılmaz camdan oluşan odada dikkatini çeken hiçbir şey bulamayıp gözünü oturduğu makyaj masasındaki aynaya çevirdi yeniden. Yüzünü bir yabancıyı süzer gibi izledi. Dakikalarca öylece kendisine bakıp bir anlam çıkarmaya çalıştı. Ama çaresiz bir baş ağrısıyla durduğu yere geri dönmekten başka bir yol bulamadı. Zamanda yolculuk yaptığına inanırdı bazen. Hatıralar film şeridi misali klişe bir biçimde gözünde canlanır ancak bir ifadeye bürünmeyip yeniden kaybolurdu. Anlamsız bakışlarını yüzünden alıp odaya yeniden çevirdi. Duvarlar pembe beyaza boyanmıştı. Sadeliği Görkem Hanım'ın zevkini yansıtıyordu. Ama burası kesinlikle Nil'e göre değildi. Zaten annesi her zaman bayılırdı onu değiştirip kalıplaştırmaya. 'Bir markasın sen Nil, yaptıkların ve söylediklerin ailemizi temsil ediyor!' deyişini işitir gibi oyalandı duvarlarda.  Eski odasını düşünmekten geri duramadı Nil; Kırmızı-kirli beyaz duvarlarını ve duvar kâğıtlarını, siyah başlıklı büyük yatağını, renkli giysi dolabını getirdi gözlerinin önüne. O kesinlikle renkli şeyleri severdi. Zıt renkleri bile bir araya ustalıkla getirebilen zevkli bir kızdı. Sadece zevkli değil çok güzel bir kızdı. Belki de çekici demek daha doğru olurdu. Her zaman sahip olduklarını kullanmasını çok iyi bilirdi. Parlak kızıl-kırmızı saçları her ne kadar doğuştan değilmiş gibi gözükse de kesinlikle doğal olan o saçları herkesi etkileyebilirdi. Sivri kesimi ve upuzun saçları gri keskin bakışlarıyla bir araya gelince baştan aşağı tapılası bir kız haline geliyordu. Onunla ilgili en akılda kalıcı özellik belki de saçlarıydı. Ama o saçlarını sevmezdi. Annesine en çok benzeyen yanıydı çünkü bu. Oysa annesinden neden nefret ettiğini bile doğru düzgün anımsayamıyordu.

Kız Kulesi Boğaz'ında Kalsın İstanbul!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin