Gurur beline sarılmış Mehmet ile önde; Gülce ise hemen arkalarında bir eliyle gözlerini kapatmış, diğer elinde tahta kaşıkla odaya dalmıştı. Mert bu resimde ki her şeyi anlamıştı da kızının elindeki tahta kaşığın olası işlevini kavrayamamıştı. Sevda gürültüyle açılan kapıdan irkilip bacaklarını karnına çekerek koltukta büzülürken hem Sevda'yı korkuttukları için hem de odasına baskına girer gibi girdiklerinden çocuklarına kızgındı Mert.

''Kapısız köyden mi geldiniz? Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?'' diye sordu ayağa kalkarken. Kızlarının önüne gelip Gülce'nin elinde tuttuğu tahta kaşığı sağlam eliyle çekip aldı.

''Bu ne kızım ha, bu ne?''

Gülce, başını eğip sus pus olmuşken Mert, Gurur'a döndü. ''Kim bilir bu sefer kafanda neler kurdun, şimdi beni ne ile itham edeceksin kızım?''

Gurur da mutfaktaki sözleri aklına gelince gözlerini kaçırıp başını öne eğdi. Geriye bir tek hâlâ elleri ablasının belinde sarılı olan Mehmet kalmıştı.

''Oğlum sen ne yapıyorsun peki böyle?'' diye sorarken cevap beklemiyordu aslında genç baba. Mehmet'in nefes israfı cümlelerle pek arası yoktu sonuçta ama oğlu onu şaşırtıp konuşunca, Mert sanki oğlunun ilk kelimesi ''Baba'' olmuş gibi mutlu oldu.
''Ablamları odandan uzak tutmaya çalışıyordum babacığım. Üstelik,'' derken Gülce'ye kötü bakışlar atıp devam etti. ''Beyin hücrelerimin tahta kaşıkla öldürülme tehlikesine rağmen.''

Mert elindeki kaşığın nedenini anlayınca daha bir sinir doldu. Oğlunu tuttuğu gibi kucağına alıp saçlarına öpücükler kondurmaya başladı.
''Bir şeyin yok değil mi oğlum?'' diye sorarken bakışlarıyla Gurur'un kulağını çekiyor, Gülce'nin de eline tahta kaşıkla vuruyordu.

''Yok baba. Cece'yi bilmiyor musun; hep laf, hiç icraat.''

Bu cümleyle gülümseyip oğlunun yanağına bir öpücük daha kondurdu Mert. Oğlunu kucağından indirip eline verdiği kaşıkla içeri yolladı.

''Sevda buraya gelir misin lütfen?'' diye sorarken kızlarından tarafa hiç bakmıyordu. Sevda'nın ürkek bakışlarını görünce onun yanına gidip elini kadına uzattı.

''Kızlarım seninle tanışmak için can atıyor, hadi gel lütfen,'' derken, Gurur babasının istediğinde ne kadar kibar konuşabileceğine şahit oluyordu.

Sevda, Mert'in ricasını kırmayıp ayağa kalktı ve kapının önüne kadar bir eli adamın avucunun içinde geldi. Saatler öncesinde Sevda'yı, Nilüfer'in bir arkadaşı olarak tanıtmayı planlarken, yalan söylemenin gereksiz olacağını düşünerek kendince doğruları söyledi Mert.

''Sevda, bunlar benim ilk göz ağrılarım Gülce ve Gurur. Kızlar, bu da Sevda ablanız, kendisi benim arkadaşım. Sevda ablanız dün gece talihsiz bir olay yaşadığı için...'' derken bakışlarıyla kadının sargılı kolunu gösteriyordu. ''Geceyi bizde geçirdi, aslında bu sabah gidecekti ama ben kalmasında ısrar edince beni kıramadı. O yüzden bir süre misafirimiz olacak. Benim kafede olduğum zamanlarda misafirperverliğinizden bir şey eksiltmezseniz sevinirim.''

Kızlar, ağızları hafif aralık babalarını dinlerken onun asla yalan söylemeyeceğinin bilinciyle sabahtan beri kurdukları komplolardan pişmanlık duydular. Üstelik Gurur, kafasında kurmakla kalmamış diline de dökmüştü bazılarını. Bunun ezikliğiyle ''Baba ben...'' diye başladığı cümlesi Mert tarafından kesildi.
''Gülce'm, Sevda ablan için uygun kıyafetler ayarlayabilir misin? Senin bol tişörtlerinden birini ver, altına da eşofman versen olur herhalde. Ha olmazsa halanın kıyafetlerinden de bir şeyler bak.''

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Where stories live. Discover now