Bölüm | 62

36 10 5
                                    


Karanlık ormanın bilinen bir gerçeği vardı, sıra dağlarına yakın olan kısımda yaşayan güçlü bir şaman kabilesi vardı. Onlarda tıpkı dağ kabilesi gibi kurtlara binip seyahat ederdi onların buradaki yaşama şekli belliydi. Dağ kabilesinin çocuklarını kaçırıp imparatorluğa satarlardı, bu şekilde para kazanırlardı.

Şaman kabilesinin en güçlü üyesi olan Uasman'da geçen hafta kaybolan köle tüccarlarının yerini bulmuştu. Onları takip edip dağ kabilesinin öldürdüğünü onaylamıştı ve onları dağ kabilesinden satın almak için yerleşkelerine gitmişti ama gittiğinde gördüğü manzara karşısında şoka dönmüştü.

Arkadaki askerlerden biri yutkundu. "Bu gerçek mi?" Dedi.

Uasman öfkeden deliye dönmüştü, kazıtılmış kafası ve iri vücudundaki damarlar gün yüzüne çıkmıştı.

"Bunu yapanın kim olduğunu bulacağım, benim para kazanmamı kim engellediyse onu parçalarına ayıracağım."

Uasman bunu yapanın güçlü biri olduğunu biliyordu ama hiçbir yerde Cana'yı sezmiyordu. Cana'nın burada olmamasından dolayı kaybetmemelerin doğal olduğunu kabul ediyordu.

Herkes kurtlara bindi ve hızlıca ormanın derinlerine doğru koşmaya başladı. İmparatorluğa giden yolu biliyordu bu yüzden onları kolaylıkla avucuna koymuş gibi bulacaktı.

"Yakalayın onu!!"

Adamlarına emir verdi ve hızlıca Kurtlarına binip koşmaya başladılar. Uasman'ın kafasındaki damarlar görünmeye başladı, tüm dağ kabilesi zehirden dolayı yok olmuştu. Hemen kurtuna bindi ve koşmaya başladı.

Uasman tüm ormanı kolaylıkla geçti, adamlarına yetişmeye çalıştı. Bir kaç yüz metre daha gittikten sonra aniden durdu karşısında duran manzaraya inanamadı.

Tüm adamlarının kafaları ezilmişti veya vücut parçaları kopmuştu. Çamurların içinde cesetler yok olmuşlardı. Kılıç, mızrak ve çekiç gibi silahlar kullanarak parçalanmıştı.

Uasman bunu görünce öfkelendi ve kurtunun kürkünü sıkıca tuttup koşturmaya başladı. Bunu yapan kişiyi yakaladığında ona neler yapacağını düşünmeden edemiyordu.

Aklında türlü türlü işkence yöntemleri dönerken sağ tarafındaki ağaçtan bir tekme geldi ve onu kurtundan aşağıya düşürdü.

Uasman afalladı ve kendini toparladığında sırtında küçük bir kız çocuğu bağlı olan, siyah saçlı kırmızı gözlü biri karşısında duruyordu.

Kurtu hırladı ve saldırdı ama Rhaegal kolaylıkla bir kaç yumrukla ilk önce kaburga kemiklerini ardından bacaklarını kırdı. En sonunda sağ yumruğunu bir çekiç gibi yapıp kafasına vurdu ve kafatasını kırıp beynini ezdi. Kurt orda can vermişti.

Uasman gözlerine inanamadı, başından beri bu savaşçının çeşitli silahlar kullanıp yok ettiğini düşünmüştü ama sadece yumrukları ile kolayca kurtunu parçalara ayırmıştı. Karşısındakinin bir insan olup olmadığını düşünmeden edemiyordu.

Rhaegal, Uasman'a döndü. "Peşimden adam gönderen sen misin? Yoksa daha gelenler var mı?"

Uasman konuşamıyordu, Rhaegal'ın sesi onu susturacak kadar güçlü bir etki bırakıyordu. Uasman yutkundu ve ayağı kalkmaya çalıştı, bacakları titriyordu ve ayakta durmakta zorlanıp dengesini kaybetmesine sebep oluyordu.

"Sana bir şey sordum?" Rhaegal'ın sesindeki öldürme niyeti tıpkı Uasman'ın boğazına saplanmış bir bıçak gibi keskin ve ölümcüldü.

Uasman sesini az da olsa çıkarmaya çalıştı. "E-Evet..."

Ejder Soyu ( Yeniden Yapım ) Kde žijí příběhy. Začni objevovat