Bölüm | 14

60 11 9
                                    


Rhaegal ayağı kalktı ve bileğine baktı. Kılıç açıldı, kısa bir kolluk gibi oluştu ve uzun bir kılıç çıktı. Üç tane göz gibi parıldayan yakut vardı. Kılıçtan uğursuz bir enerji yayılıyordu.

İsmi Greed.

Hırs ve açgözlülükten doğmuş olan bu kılıç yediği kişinin gücünü çalıp kullanıcısına, kullanmasını sağlar.
Kullanıcı isteğine göre yetenekler değişebilir. Sadece üç yetenek kullanılabilir.

Yuva 1 = sis kertenkelesi : bataklıkta yaşayan yenilenme yeteneği ile ünlü olan sis kertenkelesi. Kafanız kesilmediği sürece sonsuza kadar yenilenme özelliği

Yuva 2 = abyys akrebi : derinlerin lanetli olarak bilinen efsanevi akrebin zehiri, son derece tehlikeli nörotoksinlerle donatılmış ölümcül bir zehir.

Yuva 3 = Gece tazısı : dağlarda yaşayan sessiz sedasız hareket eden bu tazı düşmanlarını avlamak için sessizliğini kullanır. Hareket ettiğinizde nabız atışlarınız, nefes alışverişleriniz, ayak sesleriniz hiçbir zaman duyulmaz.

Rhaegal kılıcı kapattı. "Bu inanılmaz. Böyle güçler bendeyken neler yapabileceğimi hayal bile edemiyorum..."

Daha önce hiç böyle canavar isimleri duymamıştı ve böyle güçler olduğunu bilmiyordu. Bu kıtada ki en güçlü zehirin bile tedavisi vardı ama böyle bir zehrin tedavisi var mıydı bilmiyordu?

Rhaegal malikaneye doğru yürümeye devam etti, bu kılıçla neler yapabileceğini düşünüp duruyordu. Öyle bir kılıçtı ki...

Edeya kıtasındaki her şövalye bunun için kavga edebilirdi. Rhaegal bunu herkesten saklamalıydı, bilen biri kesinlikle olmamalıydı. Eğer birisi öğrenirse onu öldürmesi gerekirse bile susturmalıydı.

"Artık bu seviyenle üç yıldızlı biri bile seni durduramaz," dedi Tessarion.

"Haklısın, özelikle bu kılıç üzerinde ustalaşırsam önümde ki tüm engelleri yıkabilirim diye düşünüyorum."

"Bu kılıç çok güçlü bunu test etmeliyiz, ne kadar mana harcadığı veya güçlerini tamamen kavramalıyız." Dedi Tessarion.

Rhaegal sağ kolunu kaldırdı. "Merak etme kesinlikle bunu öğreneceğiz."

Rhaegal malikanenin önüne geldiğinde babası dışarıda bekliyordu. Önünde bir portal kapısı vardı, burada olan tek kişi babasıydı. Göz gezdirdi ama başka birini görmedi. Aenys'ın hemen yanında Rhaegal'ın eşyaları vardı.

"Hazır mısın?" Diye sordu Aenys.

"Hazırım."

Rhaegal portala yaklaştı, Aenys onun yanına geldi. Omzuna dokundu ve gözleri denk geldi.

"Burdan sonra tek başınasın, kendine iyi bak."

Rhaegal başını salladı ve  eşyalarını aldı. Derin bif nefes aldı ve portala girip karşıya geçti. Elf sarayı hemen karşısında duruyordu, Rhaegal çantasını yere bıraktı ve etrafına baktı.

"Vay canına, geçmiş yaşamımda bile buraya gelememiştim. Buraya hiçbir zaman ulaşamamıştım, eğer bir kaç cepheyi daha yok etseydim buraya gelebilirdim."  Diye düşündü Rhaegal.

"Bir kaç mı? Daha üç cepheyi yok ettin. Sence tek başımıza buraya kadar gelebilir miydik? Yenmemiz gereken çok fazla savaşçı vardı, biraz zor olurdu."

"Hakkımı yiyorsun, o üç cephede çok zorluydu. Onları yok etmek çok zamanımı almıştı."

Rhaegal'ın önüne üç tane elf asker geldi. Askerler yeşil renkli güzel zarif bir zırh giymişti ve hepsi mızrak kullanıyordu.

Ejder Soyu ( Yeniden Yapım ) Where stories live. Discover now