48. Bölüm BAŞLANGIÇLARIN BAŞI ACI VERİR.

1.7K 178 95
                                    

Merhaba ATEŞ VE BUZ ailesi...

YILDIZA 🌟  BASARAK BÖLÜMÜ NEŞELENDİRİN.

PROFİLİMDEN İNSTAGRAM SAYFAMI TAKİP EDEBİLİRSİNİZ. YENİ BÖLÜM KESİTLERİ ORADAN PAYLAŞIYORUM.

BÖLÜMÜN BEĞENME SINIRI 300
Bir önceki bölümde en çok yorum yapan iki kişiye ithaf ediyorum bu bölümü.
Menekses11
sevdik16
Eğer bir sonraki bölümü size ithaf etmemi istiyorsanız bol yorum yapın. En çok yorum yapan iki kişiye bölümü ithaf ediyorum.
YILDIZA BASARAK OY VERMEYİ UNUTMAYINIZ.
Buz kütleleriyle dolu bir cehennemin ortasında yapayalnız her kaldığımda, her şeyin sadece ateşten var olmadığını anlamıştım.

Füsunla oynadığımız oyun her ne kadar onun direncini kıracak olsa içim asla soğumuyordu çünkü o her şeyin en kötüsünü hak ediyordu.

Hamdi ve Acar gazla bayıltılmış olan Füsun'u, gizli tünel den geçirerek eve çıkarıp, odasına yatırdılar. Esra, Füsun'un kirlenmiş pijamalarını aynılarıyla değiştirdikten sonra eskilerini Füsun'un göremeyeceği bir siyah poşete sarmış çoktan malikanenin dışındaki büyük çöp konteynırlarına atmıştı.

Füsun sabah yatağında uyandığında gerçeklikle rüyayı ayırt edemeyecekti. Boynunda kendi yaptığı tırnak izleriyle kafası iyice bulanacak ve soluğu psikoloğun yanında alacaktı. Psikolog Erhan Bey, Melek Hanım'a verilen ağır ilaçları Füsun'a verecekti. Tabi ilaçların değişen kutuları sayesinde Füsun hiçbir şey anlamayacaktı. Füsun adım adım delirmeye doğru gidiyordu.

Sonun başlangıcı olan bu oyun onların bana yaptıklarının sadece ufak bir kısmıydı. Eğer Ali denen pislik ortaya çıkmasaydı Sanem içinde güzel planlarım vardı ama maalesef onları uygulamaya geçiremeden kaçmıştı.

Gerçi Sanem kaçmasaydı çoktan ölmüş olacaktı ve ona yine oyunumu oynayamayacaktım. Çünkü Kuzey onu öldürecekti. Şimdi en azından Kuzey'in onu öldürecek olmasının korkusuyla kaçak göçek yaşıyordu. Bu korku Sanem'e şimdilik yeterdi.

Füsun'un bağırmalarından dolayı gerilen vücudumdaki negatif enerjiyi atmak için duşa girdim. Sıcak suda biraz fazla vakit geçirmiş olmalıyım ki parmak uçlarımdaki deriler biraz buruşmuştu.

Duştan çıkıp giyinme odasına girdiğimde Poyraz makyaj masamın önünde durmuş, elinde de benim tarağı vardı. "Poyraz ne yapıyorsun?" Poyraz bana doğru döndüğünde elindeki tarağımı yeniden önündeki makyaj masasına bıraktı.

Yüzünde çekici bir gülümsemeyle, "seni bekliyordum sevgilim," dedi.

Ona doğru yaklaştığımda gözlerim masanın üstündeki tarağı kaydı. "Ne yapıyordun benim tarağımla?"

Poyraz'ın da gözleri benim gibi tarağı kaydı. "Hiç," dedi. "Yere düşmüş kaldırıp masaya koyuyordum." Poyraz'a sarıldığımda hemen karşılık verdi. Elleri ıslak saçlarında şefkatle dolandı. "Saçlarını taramamı ister misin?"

Ufakça güldüğümde onun göğsüne dayalı başımı olumlu anlamda salladım. Saçımı son kez okşayarak, "gel," dedi. Elimden tutup beni makyaj masasının önündeki pufa oturttuğunda arkama geçti. Makyaj masasının kenarındaki spreyi alıp ona uzattım. "Önce bunu sık saçıma. Daha kolay taranır."

Poyraz elimdeki küçük şişeyi aldığında saçımın birkaç yerine sıktı. Güzel bir koku yayıldığında eğilerek, sıcak sudan kızarmış, yanağıma bir öpücük kondurdu. Masanın üstündeki maun rengi tarağımı alarak yavaşça saçlarımı taramaya başladı. Üstümde olan yorgunluk onun bana dokunuşuyla beni daha da mayıştırdı. Küçüklüğümden beri saçlarımla oynandığında hep mayışır, uyuma ihtiyacı hissederdim.

ATEŞ VE BUZWhere stories live. Discover now