17. Bölüm- YILANIN ZEHRİ

3.9K 177 20
                                    

Merhaba ATEŞ VE BUZ ailesi...

Ateş ve Buz'u çok sevdiğinizi bildiğimden bölüm erken geldi. 

BEĞENİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINIZ 


🌟

Şeytanla savaşmak için şeytana benzemek yetmez. Onun gibi şeytan olmak lazım.

🌟 

Yıldıza 🌟 basarak bölümü parlatın ki her daim parlayalım.

Nida ile bir süre eski arkadaşlarımızdan konuşarak kahkahalara boğulmuştuk. Evlenenler, ayrılanlar, çocuğu olanlar... Bu beş yılda değişen sadece ben değildim hayatımdaki her insan değişmişti. Çoğu yakın arkadaşımın yıllardır yüzlerini bile görmemiştim. Herkesten uzaklaşmış bir kozanın içinde güçleneceğim günü beklemiştim.

Lale anne çocuklarla beraber eve geldiğinde onları özlediğimi hissettim. Bahçede ki büyük salıncakta sallanırken, Cem ve Cemre gördüklerini büyük bir heyecanla anlatıyorlardı. Bende gülerek onları daha güzel yerlere götüreceğim konusunda konuşuyordum.

Birkaç saat önce telefon almaya gönderdiğim koruma yanımıza geldiğinde, kutuyu bana uzattı. "Buyurun Deniz Hanım," dedi.

"Teşekkür ederim," dedikten sonra kutuyu inceledim. Normalde kutuların üstünde jelatin olması gerekiyordu ama bunun jelatini açılmıştı. Arkasını dönen adama seslenerek, "pardon bakar mısın? Bunun jelatini yok," dedim.

Adam ceketini düzelterek, "evet, mağazada açtırdım Deniz Hanım. Çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için, bir sorun olmasın diye. İsterseniz götürüp değiştirebilirim," dedi.

Adamın açıklaması bana mantıklı geldiği için, "tamam sorun değil. Teşekkürler tekrardan," dedim.

Kırık telefonumdan sim kartımı çıkartıp yeni telefonuma taktım. Telefonun ayarlarını yaptıktan sonra aklıma direk Acar geldi. Biz buraya geldiğimizden beri onunla görüşememiştim.

Acar ile aramızdaki özel bağ sevdiklerimizi aynı gün kaybetmek olmuştu. Sevdiklerimizi kaybetmemizin acısı sayesinde abi kardeş oluvermiştik. Poyrazla Amerika'ya giderken o da bizimle beraber gelmişti. Çünkü burada ne ailesi ne de bir işi vardı. Onu hayata bağlayan tek bağ ben ve çocuklar olmuştu. Acar benim derdimi kendi derdi gibi sırtlamıştı. Benden bir yaş büyük olmasına rağmen düşünce yapısı sanki yaşlı bir adamın ki gibi olgundu. Bu sayede Poyraz ve benim en güvendiğimiz insanlar arasında yerini almıştı.

Çok zekiydi ve bilgisayara düşkün olduğu için Poyraz onu Amerika'da yazılım okuması için desteklemişti. O da bu desteği geri çevirmemiş ve hakkını vererek oldukça iyi bir konuma gelmişti. Amerika'da yapması gereken son birkaç iş kaldığı için daha sonra yanımıza gelecekti. Benim intikamımı kendi intikamı gibi görmüş elinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordu

Telefonu bir iki kere çaldıktan sonra açıldı. "Alo Acar," dediğimde hiç duraksamadan konuşmaya başlamıştı bile.

"Alo Deno, iyi mi geceler bensiz kızım! Nasılsın? Beni arayacaktın, unuttun burada. Bak Deniz Amerika da gece olmasına rağmen işimin başındayım bir an önce gelmek istiyorum. Bu işler yap yap bitmiyor. Çocuklar nasıl? Uyuyorlar mı? Versene bir konuşayım, çok özledim be kızım," dedi hızlıca. Konuştuğu çoğu şeyi unutmuştum bile.

Ufak bir kahkaha atarak, "dur Acar, dur motorun soğusun. Ayrıca daha öğlen? Ne iyi geceleri?" Saat farkını unutmuştum ama zaten uyumadığı için sorun yoktu.

Acar utanmış olacak ki, "he tamam. Kusura bakma ya. Mekandan yeni çıktım da kafam biraz dumanlı," dedi.

"Hani iş başındaydın hain! Ne mekanındasın Acar?" Hafif sitemli ses tonuma güldü.

ATEŞ VE BUZWhere stories live. Discover now