37. Bölüm- BEKLENMEYEN MİSAFİR

2.7K 186 91
                                    

Merhaba ATEŞ VE BUZ ailesi...

Yeni bölümümüzle karşınızdayım.

Yorumlarınız benim için çok önemli. Lütfen düşünceleriniz ve bölümlerin nasıl ilerlemesini isterseniz benimle paylaşın

BEĞENİ YAPMAYI UNUTMAYINIZ.

Bu bölümü en iyi okuyuculardan birine ithaf etmek istiyorum; SelvinazTURHAN

Eğer sizde diğer bölümün kendinize ithaf edilmenizi istiyorsanız bol yorum yapmayı unutmayınız. En çok yorum yapan kişi diğer bölümde burada adını okuyabilir.

***

Yüzyıl sonra izimizin bile kalmayacağı bir evrende yaşıyoruz ve her gün kibrimizden ölüyoruz.
TUĞÇE GÖKÇE
***

Ölümler... İnsan bir sevdiğini kaybettiğinde, bir parçası eksilir. Aslında bu ebedi bir ayrılık değildir bunu bilirsin. Elbet bir gün yeniden buluşmak mümkündür. Çünkü hiçbir insan bu hayatta kalıcı değildir.

Başıma örtüğüm siyah şalı düzelterek, karşımda duran kocama baktım. Üstünde bulunan siyah takım elbisesinin kol düğmeleri bugün gümüş değil, siyahtı. Poyraz içindeki hüznü yansıtmak istercesine üzerinde hiçbir renk barındırmıyordu. Göğsünde iğneyle sabitlenmiş siyah beyaz iki resim üstündeki tek renk olabilirdi. 

Harun baba ve Kemal Bey'in resimleri.

İki gün önce aldığımız haber hepimizde bir yıkım etkisi yaratmıştı. Harun babayla şirketteki son konuşmamız aklıma gelince titrek bir nefes saldım dudaklarımdan dışarı. Acıyan gözlerime taktığım siyah güneş gözlüklerimin altından akan yaşımı yeniden sildim. Yıllar sonra bir babanın sıcaklığını tam hissetmişken yeniden kaybetmiştim. Harun babanın bana sıcak gülümsemesi, bir sorun olursa ona gitmem gerektiğini, her daim arkamda olduğunu söylemesi; kızım deyip sarılışı...

Lanetli gibiydim. Bana dokunan her el bir çiçek gibi soluyor, gücünü kaybediyordu. Yanımda koluna girip ayakta tutmaya çalıştığım, sakinleştiriciyle duran Lale anne kapalı gözleriyle bir şeyler mırıldanıyordu. Hayal kendini durduramıyor hıçkırarak ağlayarak dudaklarından 'baba' kelimesini döküyordu.

Nida başını annesinin göğsüne yaslamış sessizce göz yaşlarını döküyordu. Füsun ağlamamak için kendini sıkıyor ve bu yüzden yüzü kızarıyordu. Lale anne başını omzuma yasladığında, elimi sırtına koyarak destek vermeye çalıştım.

Hoca dua okumaya devam ederken Karasaroğlu ailesinin büyüklerine ait mezar taşlarının yanına açılmış iki büyük çukur'un biri Kemal Bey diğeri ise Harun babayı koymuştu Poyraz, Kuzey ve Güney. Babalarına ve amcalarına son görevlerini yaparak, üstlerine ilk topraklarını da atmışlardı.

Poyraz babasının mezarına, yerden bir miktar toprağı alıp avucunun içinde uzunca sıkmış ve mezara atmıştı. O geçen birkaç saniyede içinden intikam için en büyük yeminleri ettiğine emindim. Gözlerindeki ateş şu soğukta bile ortamı yakacak derecede yoğundu.

Uçağın ilk düştüğü haberini aldığımızda Lale Hanım bayılırken, Hayal nefes darlığıyla boğuşmuş ve kriz geçirmişti. Eve birden düşen cehennem ateşinde, tutan panik atağım ve kime koşacağımı şaşırmamda beni derin bir çıkmaza sokmuştu. Eve gelen ambulanslar, yan evde haberi alınca kriz geçiren Nida, tansiyonu düşen Füsun...

Ateş, düştüğü Karasaroğlu malikanesini küle çevirmişti resmen. Kuzey haberi alır almaz Türkiye'ye geri dönmüş ve Poyraz hemen uçağın düştüğü bölgeye, sınır dışına doğru gitmişti. Karasaroğlu ailesine ait olan hastane yüksek önlemlerle bize ev sahipliği sağlamıştı.

ATEŞ VE BUZWhere stories live. Discover now