34

9.9K 389 17
                                    

Bu kadar kısa zaman içerisinde bulabildiğim ve içime en çok sinen beyaz elbiseyi üstüme geçirirken dışarıya derin bir nefes verip elimi karnıma koydum.

Hamileliğimin hâlâ başındaydım. Karnım henüz çıkmamıştı ve fark edilecek şekilde de kilo almamıştım. Hatta kilo aldığım bile söylenemezdi. Öyle şeyler yaşamıştım ki iştahım kapanmıştı.

Hamile değilken oldukça iştahlı olan ben, karnımın içinde bir canlı büyürken bu iştahımı kaybetmiştim.

Tabii bu, Tuğrul'un gözünden kaçmamıştı. Elleriyle bana uzattığı ballı ekmeği yemem için öyle bir ısrar etmişti ki mevcut kilomdaki birkaç gramlık değişimi ona borçluydum.

Bugün nikâhımız kıyılacaktı. Çok hızlı bir şekilde gün almıştı çünkü vakti de kısıtlıydı. Her şey bu kadar yeniyken ve abim bize bu kadar kızgınken... Damdan düşer gibi evleniyordum.

Babamı çağırmıştım ama telefonu karısı açmıştı. Bize mutluluklar dilemiş, babamın sağlık durumundan dolayı gelemeyeceğini söylemişti. Bunu tahmin etmiştim zaten. Ancak yine de gelmesini isterdim.

Annemi nikâhımda görmeyi zaten istemiyordum.

Ve abimi aradığımda da telefonu açmamıştı. Ona mesaj atmıştım. Dönmemişti.

Yani nikah salonunda sadece ben, Tuğrul, iki şahidimiz ve onların eşleri vardı. Şahitlerimiz de Tuğrul'un görev arkadaşlarıydı.

"Aysima?" Tuğrul'un sesiyle kafamı çevirip ona baktım. Dikkatle beni izliyordu. Söylemedim ama sanki canımın neye sıkıldığını anladı. Elimi kavrayıp hafifçe sıkarken "Endişelenme." Dedi.

Endişelenmiyordum. Sadece... Üzülüyordum. Abim her şeyimdi ve ben hiçbir şeyim olmadan evleniyordum. Abimi hayal kırıklığına uğratmış olmak beni çok üzüyordu.

İki şahidimizle birlikte nikâh salonuna girdiğimizde Tuğrul, benim için sandalyemi çekmiş ve ben oturduktan sonra yanıma yerleşmişti. Her şeye rağmen içimde bir heyecanın canlandığını hissettim. Ne de olsa âşık olduğum adamla evlenecektim.

Ona yıllardır âşıktım. Yıllardır, ondan başka kimseyi gözüm görmemişti ve şimdi her ne kadar istediğim koşullar altında olmasa da evlenecektik. Aynı soyadını paylaşacaktık. Aynı evi, aynı yatağı... Onun en yakınında olacaktım.

Birkaç ay sonra dünyaya ikimizin de bir parçasını getirecektim.

Tuğrul'la beraber hastaneye gidip ultrasona girdiğimizde onu ekrandan görmüştüm. O kadar küçüktü ki... Doktor her şeyin yolunda olduğunu söylemişti. Bebeğimiz, annesinin ilgisizliğine küsmemişti neyse ki. Sapasağlam bir şekilde, karnımın içinde büyüyordu.

Nikâh memuru masaya oturup konuşmaya başladı. "Belediyemize evlenmek için başvurdunuz. Ve biz de değerlendirmelerimiz sonucu evlenmenizin önünde herhangi bir engel göremedik."

Ne engelleri aşıp buraya geldiğimizi bir bilse...

"Siz, Aydın ve Ayla kızı, Aysima Şimşek. Yanınızda oturan Tuğrul Arslantaşı'nı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

Direkt bana yöneltilen soruyla içime derin bir nefes çekip cevap vermek için dudaklarımı araladım. Tam o sırada gözlerim, nikâh salonundaki tanıdık yüze takılmıştı.

Abim.

Abim buradaydı. Gelmişti.

Yüzüme geniş bir tebessüm yayılırken gözlerim doldu. "Evet," dedim kendimden emin bir sesle. Gözlerimi abimin gözlerinden çekip Tuğrul'a baktığımda beni izlediğini gördüm. Gülümsediğimi görünce hafifçe tebessüm etti.

O Şimdi Asker (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin