12

11.9K 442 131
                                    

Oturduğum koltukta, tetikte bir şekilde, kafamı öne uzatarak benim için artık tanıdık hale gelen binayı görmeyi bekliyordum. Fatih, oturduğum mahalleden içeri girdiğinde çok geçmeden de beklediğim şeye ulaşmıştım.

"Burada inebilirim." dediğimde arabayı yavaşlattı.

"Burası mı?"

"Evet, hemen şu marketin yanında oturuyorum zaten."

Fatih, arabayı marketin önünde durdurduğunda emniyet kemerimi çıkarıp ona baktım. "Çok sağ ol eve kadar bıraktığın için. Görüşürüz."

"Görüşürüz..." diye mırıldandığını duydum. Arabanın kapısını açıp indiğimde eve doğru adımlamaya başlamıştım. Birkaç saniye sonra Fatih'in arabasının kapısı açıldı ve Fatih, arkamdan "Aysima!" diye seslendi.

Dönüp ona baktım.

Ellerini cebine sokup gergince gülümserken bir şeyler söylemek ister gibi bir hali vardı ancak öylece dikiliyor, gözlerime bakıyordu.

"Efendim Fatih?" dedim. Adımı söyledikten sonra bir şeyler daha söylemesi gerektiğini ona hatırlatmak istemiştim.

"Güzel çalıştık bugün, beraber..."

"Evet?"

"Yorulduk da epey."

"Yorulduk ama değdi." dediğimde gülümsüyordum. Yardıma muhtaç çocuklar için yüzlerce koli yerleştirmiştik bugün. Eve gittiğimde kendime bir yorgunluk kahvesi yapacaktım.

"Yemek de yiyemedik," dedi Fatih utana sıkıla. Elini ensesine attı.

"Ben abimlerde yemiştim, kusura bakma."

"Kahve içsek en azından?" diye sorduğunda içten içe arabadan indiği anda konunun buraya geleceğini bildiğimi fark etim. Bir kahve iyi olabilirdi. Eve gittiğimde de yapmak istediğim buydu. Hem Fatih'i de sevmiştim. Gerçekten onunla vakit geçirmekten keyif almıştım.

Gözlerine bakarken heyecan içinde benden bir cevap beklediğini gördüm. Neden bu kadar heyecanlandığı hakkında gerçekçi bir tahmin aklıma düşerken içime derin bir nefes çekmiş, ciğerlerimi temiz havayla doldurmuştum.

"Nerede-"

"Aysima?"

Adımı söyleyen bu ses kulaklarıma ulaştığı anda bedenim ürpermiş, kalbim sonu gelmek bilmeyen o maratonun içinde atışlarını hızlandırmıştı.

Kafadan mı uyduruyordum adımı söyleyen sesini? Bu kadar delirmiş miydim onun için? Bilmiyordum. Bu öyle yüksek bir ihtimaldi ki, sesin geldiği yöne dönüp de bakamıyordum.

Fatih'in yüzüne baktım. Onun da benim duyduğum sesi duyduğundan emin olmaya çalışıyordum. Kaşları hafifçe çatılmıştı ve omzumun üzerinden arkama bakıyordu.

Yaklaşan adım seslerini duydum.

Gözlerimi sıkıca yumup açtım. Hâlâ aynı anın içindeydim ve hiçbiri, benim uydurmam değildi.

Yavaşça başımı arkaya doğru çevirdiğimde gerçekliğin son kanıtı, bizzat karşımda, ellerini ceplerine sokmuş bir şekilde dikiliyordu.

"Tuğrul..." dedim sadece kendime duyurabildiğim bir fısıltıyla. Buradaydı. Bu anı ben hayal etmemiştim. Bunu anlıyordum ancak neden burada olduğunu anlamıyordum. Evimin önünde ne işi vardı?

Adımları bana gittikçe yaklaşırken aklımdaki kocaman sorunun cevabını onun açık kahverengi gözlerinde arıyordum. Ancak ne yazık ki yine, gözlerinde hiçbir ifade yoktu. Ya da ben okuyamayacak kadar şaşkın durumdaydım.

O Şimdi Asker (+18)Where stories live. Discover now