"Haklısın, haftalardır görüşmediğimiz halde beni reddettiğin için sen daha çok utanmalısın!" Kollarından çıkıp kaçmaya çalıştım. Beni kendine doğru çekip öptüğünde elinden kurtulmaya çalışıyordum.

"Hayır uzak durur musun lütfen."

"Sevgilim yapma böyle" Kahkahaları arasında konuşurken dudakları yüzümde geziniyordu. Ancak kolayca bundan kurtulamazdı. Dün gece tam anlamıyla kendimi onun üzerine fırlatmıştım. Beni umursamamıştı bile! Kollarının arasından çıkıp mutfağa yöneldiğimde peşimden geldi.

"Seni nasıl reddederim ben?" Kolları arkamdan belime sarıldığında onu hafifçe ittirdim.

"Çekil Jongin, kahve yapıyorum."

"Böyle de yapabilirsin." Dudakları ensemi bulurken ondan kurtulmaya çalışsam da izin vermedi ve tekrar kollarını belime doladı.

"Güzelim çok yorgunsun ve vücudun yaralı. Seni çok özledim, kendimi tutamamaktan korkuyorum."

"Tutmanı istemiyorum." Söylendiğimde tekrar güldü ve dediklerimi duymamazlıktan geldi. Madem öyle ona kendimi duyurmam lazım diye düşünerek kalçalarımı geriye doğru uzattım ve kasıklarına bastırdım. Bedenimi tutuşu aniden sıkılaşırken, uyarırcasına belimi sıktı ancak beni kendinden uzaklaştırmadı. Bende bunu fırsat bilerek kendimi ona sürtmeye devam ettim.

"Kyungsoo..." Sızlanarak söylenirken omuzumun üzerinden ona baktığımda açlıkta dudaklarıma yapıştı. Ona dönmek için yaptığım hamleyi engelleyip, bedenimi önümdeki tezgaha dayadığında vücudum acıdan sızlasa da bu sefer ona belli etmedim ve kalçalarımı ona tekrar sürttüm. Dudaklarımdan ısırarak ayrılırken sürtünmelerime karşılık verdi ve yüksek sesli inlemem mutfağı çınlattı. Dudaklarını boynuma gömdüğünde tekrar inledim ve kendimi ona doğru ittim. Kollarının arasında istediğim gibi hareket etmeme izin vermeyişi beni deli ederken sadece ona sürtünüyor ve kalçalarımda giderek sertleştiğini hissediyordum. Elleri, üzerimdeki tişörtün üzerinden meme uçlarımı okşamaya başladığında kafamı geriye doğru ona yasladım ve hissettiğim zevke kendimi bıraktım. Bana sürtünen penisi, meme uçlarımı okşayan elleri ve her hareket edişinde giderek sertleşen penisim ile şimdiden gelmeye çok yakındım.

"Seni çok özledim." Kulağıma kesik kesik fısıldarken, kolları arasında dönmeye çalıştığımda bu sefer başarılı oldum ve istediğim gibi hareket etmenin rahatlığı ile dudaklarına kapandım. Ellerim, tişörtünü sıyırıp tenine dokunduğunda öpüşleri sertleşirken kendini bana bastırdı ve birbirine sürtünen penislerimizle ikimizde inledik. Aramızdaki kumaş parçaları artık fazlalıktı, Jongin'in üzerindeki tişörtü bir çırpıda sıyırıp yere atarken beni kollarımdan kaldırıp tezgâhın üzerine oturttu ve bacaklarımın arasına girdi. Beni öpmek için hamle yaptığında geri çekildim ve gözlerine baktım. Arzu ve istekle parlayan gözlerine kitlenip yavaşça kendimi ona sürttüğümde dudaklarını ısırdı ve belime doladığı kolunu sıkıştırdı. Tekrar aynı hareketi yaptığım sırada dudağını ısırdı ve başını geriye doğru attı. Meme uçları sertleşmiş ve belirginleşmişti, kasılan göğüs kasları sıkı ve ağız sulandırıcı görünüyordu. Yapılı bedenine yaklaşıp göğsüne öpücükler kondurmaya başladığımda, duyduğum boğuk inlemesi ile göğüs ucunu ağzıma aldım ve hafifçe ısırdım. Güçlü elleri saçlarımı kavrayıp beni kendine bastırırken boğuk inlemesi odanın içerisinde tekrar yankılandı. Bu sırada pantolonuna uzanıp düğmelerini açmaya çabalarken, beni göğsünden uzaklaştırıp dudaklarıma yapıştı ve derince öptü. Aralı dudaklarımın arasından dilini ağzıma kaydırdı ve beni iyice kendine çekti. Ellerimiz delicesine birbirimizin üzerinde gezinirken, delicesine öpüşüyor ve inliyorduk. Tam bu sırada bir düşme sesi ile ikimizde irkildik ve olduğumuz yerde kalakaldık, o an mutfakta artık yalnız olmadığımızı fark ettik. Jongdae tam mutfağın önünde durmuş, ağzı açık şekilde bize bakıyordu.

the land of the wolf // kaisooWhere stories live. Discover now