Kim ailesi

324 34 36
                                    


"Kyungsoo?" Minhyuk'un sesiyle derin bir uykudan uyanmışçasına gözlerimi kırpıştırıp Jongin'le olan göz temasımı kestim ve Minhyuk'a dönüp genişçe gülümsedim.

"Sevgilim." Sesim donuk ve bana bile yabancı gelmişti.

"Nereden çıktın sen!?" Gülümsememe karşılık verip, kollarını bana sardığında içim rahatladı. Sevinmişti, beni gördüğüne sevinmişti. Eğilip dudaklarıma bir öpücük verdiğinde hafifçe onu ittirdim. Jongin hala arkamızda duruyordu ve tüm aile üyeleri evin camından bizi izliyordu.

"Sana sürpriz yapmak istedim ama Baekhyun'u biliyorsun işte." Ona anlatmaya çalışırken, Jongin hızlı adımlarla yanımızdan geçip eve girmişti.

"Bunları konuşuruz bebeğim, hadi içeri girelim."

"Min. Kızdın mı?" Tedirgince sorduğumda şaşkınca bana baktı. "Neden kızacağımı düşündün?"

"Sanki böyle sana söylemeden geldim. Planım bu değildi... Kasabada görüşürüz demiştim ama..."

"Aşkım bunları evde konuşuruz ama merak ediyorsan, seni gördüğüm için çok mutluyum, çok özlemiştim." Tekrar sarıldığında gülümsemeden edemedim. Boşuna endişelenmiş ve kendimi üzmüştüm. Problem yoktu, burada olmam onu kızdırmamıştı.

Elimi tutup eve doğru gittiğimizde iyice heyecanlanmıştım. Ailesi beni sevsin istiyordum, içeri girdiğimizde kapıda olan kadını tanıyordum. Fotoğraflarından görüp çokça hayran olmuştum ancak fotoğraflar ona haksızlık ediyordu, gerçekte çok daha güzeldi.

"Kyungsoo! Ne güzel bir sürpriz bu!" İçten bir gülümseme ile söylediğinde bende gülümsedim. Umarım kızarmamışımdır.

"Merhaba Bayan Kim, nasılsınız?"

"İyiydim ancak şu an daha iyiyim. Tam vaktinde geldiniz umarım bonfile seviyorsundur." Gülümseyerek kafamı salladım, o sırada içeriden gelen Bay Kim "Hoşgeldin Kyungsoo. Sonunda seninle tanışabildik." Diyerek dostça elini uzattı. Elimi sıktığında kaşları çatıldı ve eşine döndü.

"Şömineyi yakalım, çok üşümüş. Maalesef birkaç gündür ısıtma sistemimizde ufak bir sıkıntı yaşıyorduk ancak bugün düzeldi. Ev biraz soğuk olabilir, içeri geçin hadi." Bizi salona yönlendirirken açıklamak yaptı.

Montlarımızı çıkarıp, girişteki koridoru aştığımızda geniş bir salon bizi karşıladı. Oldukça modern döşenmiş olan evin yan cephedeki camı yerlere kadar uzanıyor ve köyle birlikte tüm orman ayaklarımızın altında uzanıyordu.

"Manzara çok güzel." Kendimi tutamayarak söylediğim şeye Minhyuk gülümsedi. O sırada benim için sofraya bir tabak daha ekleyen Bayan Kim seslendi.

"Hadi gelin, Chanyeol açıklıktan bayılacak yoksa." Kıkırdadığında Chanyeol çoktan masada yerini almışken söylenmeye başlamıştı.

"Çok acıktım. Markete gidip dönecektik, Kyungsoo ile karşılaşınca onu da alıp gelmek istedik. Eve eşyalarını almak için gidince Bay Byun, üç saat göz dağı verdi. Girişe geldik ki yol kapanmış. Yürürken bir de Jongin'le Kyungsoo birbirine girdi."

"Ne?" Minhyuk sertçe söylediğinde irkildim. Sert bakışlarını Jongin'e çevirdiğinde Minseok araya girdi.

"Chanyeol abartıyor bir şey olmadı Minhyuk." Onun telaşlı hali ve masadakilerin gerginleşen suratları kafamda soru işaretleri oluşmasına sebep oldu. Alt tarafı ağız dalaşı yapmıştık, evet Minhyuk korumacı biriydi ancak Jongin'e sırf bu yüzden de zarar vermezdi.

"Soo?" Onlara inanmaz gibi bana soru soran gözlerle baktığında çok utandım. Kendi abisinin lafına güvenmeyip herkesin ortasında beni sorguya çekmesi çok da hoş değildi.

the land of the wolf // kaisooWhere stories live. Discover now