bana bir parça huzur lazım

312 35 47
                                    

Bağırıp yardım çağırabilirdim, sesimi duyurabilirdim belki ama ya sesimi duymaması gereken biri duyarsa? Baekhyun kasabanın ormanlarına dair saçma sapan korku hikayelerini anlatırken kıçımı yaya yaya kahkaha atıp saçmaladığını söylerken, o ormanda göt gibi ortada kalacağımı hiç düşünmemiştim tabi...

Etrafta amaçsızca sağa sola koşuşturmaktan yorulduğumda bir ağacın altına oturdum ve gözyaşlarımın yanaklarıma düşmesine izin verdim. Hava iyice kararmıştı, en son kahvaltıda bir şeyler yemiştim. Minhyuk ile ettiğimiz kavgadan sonra sinirlerimin harap olması yetmiyormuş gibi üzerine kaybolmuştum. Etrafta yol ya da telefonumun çekeceği herhangi bir yer ararken iyice yorulmuş, sesimi duyurmak için bağırmalarım sonucunda tükenmiştim. Dizlerimi iyice kendime çektim ve yüzümü ellerime gömdüm. Kendimi sararak ısıtmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Soğuktu çok soğuktu. Yanaklarıma akan sıcak gözyaşı damlalarım rüzgâr vurdukça içimi titretiyordu.

"N'olur biri yardım etsin. Lütfen..." Sesim fısıltı gibi dudaklarımdan çıkarken tekrar hıçkırdım. Mantıklı davranmıyordum, fazla hassastım neden böyleydim bilmiyordum. Sadece bir şeyler yemek, sarılıp sarmalanmak ve uyumak istiyordum. Bedenim ile ruhumda üşüyordu. Kendimi kimsesiz hissediyordum, yapayalnız... Sinirlenecek, kızacak birisi varsa bendim hiç kimse değil. Bu ilişkiyi çoktan bitirmeliydim ama yapamamıştım işte. Her şeyi yarım yamalak bırakıp umursayamayan Do Kyungsoo bu ilişki devam etsin diye kıçını yırtıyordu. Ne büyük ilerleme ama... Sadece sevilmek, korunmak ve bir parça huzur istemiştim. Ailemdeki çiftlerin fırtınalı toksik ilişkilerine inat, sağlıklı sıcak dingin bir aşk, tek isteğim buydu.

Bir yerlerde okumuştum, hepimiz ilişkilerimizde ailemizi rol model aldığımız için bu çerçevenin dışına çıkamadan yaşıyormuşuz. Bay ve Bayan Kim'in muhteşem ilişkisine bakılırsa bizim ilişkimizin bu kadar boktan gitmesinin sebebi bendim. Suçluluk duygusu garip şekilde beni bulduğunda yutkundum. Saçma sapan düşünceleri bir kenara bırakmam gerekiyordu, bir an önce ayağa kalkıp yolumu bulmazsam burada ilişki sorunlarımı düşünerek geberip gidecektim. Yorgundum, kımıldamaya halim yoktu, uykum vardı sadece biraz uyusam bir şey olmazdı. Soğukta uyunmaması gerekiyordu, tehlikeli olabilirdi biliyordum ama birkaç dakika gözlerimi kapatsam bir şey olmazdı değil mi?

"Kyungsoo?" İsmim kulaklarıma çalındığında gerçek olduğuna inanmadım. Bu esen rüzgârın benimle ilk oynayışı değildi. Birkaç kere birilerinin sesini duyduğumu sanarak koşturmuştum ama boşluktan başka hiçbir şey bulamamıştım.

"Soo? Rei aşkına! Kyungsoo!" Kafamı hayal kırıklığına uğramaya hazır şekilde kaldırdığımda beklemediğim büyük karartı yerimden sıçramama sebep oldu ve korkuyla hıçkırıklarım dudaklarımdan kaçtı.

"Kyungsoo sakin ol, benim Jongin." Endişe dolu ses kulağıma geldiğinde kendimi tutmaya çalıştım.

"Jongin?" Temkinli adımlar ile yanıma yaklaştı ve önümde eğildi. Sıcak nefesi yüzümü yalayıp geçtiğinde rahatlamanın etkisiyle hıçkırıklarımı bıraktım.

"Çok üşüyorum! Açım! Bağırdım ama kimse duymadı. Korktum ve etrafta dolanmaktan çok yoruldum! Bağırmaktan boğazım acıdı!" Hıçkırıklarıma karışan serzenişlerim yüzüme dokunan sıcak eli ile kesildi. Buz tutmuş suratımda hissettiğim sıcaklık daha çok ağlamak istememe sebep oldu ancak dingin sesi beni sakinleştirdi.

"Sakin ol buradayım."

"Buradasın." Yanımda olduğundan emin olmak istercesine güçlü kolunu kavradım. Sahiden de Kim Jongin yanımdaydı. Kalbim hafiflerken gözyaşım yanağıma doğru süzüldü. Uzun süre nefesimi tutmuşum da şimdi almaya başlamışım gibi hissettim ve ciğerlerime derin bir nefes daha çektim. Yanımda olduğunu kanıtlamak istercesine burnuma çalınan güzel kokusu ile istemsizce gülümsedim.

the land of the wolf // kaisooOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz