uçurum

292 30 60
                                    

Bahçede çılgınlar gibi koşturduktan sonra dibime kadar girip benimle eğlenmesine kıkırdadım.

"Kes şunu Jongin." İri cüssesi, korkutucu görüntüsünün yanında uysal bir golden gibi etrafta koşturup benimle alay etmek o kadar hoşuna gidiyordu ki... Onun çocuksu halleri kalbimde çiçekler açtırırken gülmeme engel olamıyordum.

"Fazla heyecanlısın değil mi?" Ellerimi tüylerini geçirirken bana yaklaşıp burnunu boynuma dokundurdu.

"Huylanıyorum yapma." Cılız sesim fısıltı ile çıkarken dediklerimin aksine onu kendime doğru çekiyordum.

"Çok üşüdüm." Oturduğum yerden kalkarken mırıldandım. Yine beklemeden onu arkamda bırakıp eve geçmeye karar vermiştim ki ayaklarıma dolanıp benimle oynamaya başladı.

"Gerçekten yaramaz bir kuçusun!" Söylediğim şeye homurdanıp arkasını dönüp eve ilerlediğinde alındığını düşündüğüm için peşinden koşturdum.

"Jongin kızdın mı?" Ani bir hareketle arkasını döndü, ne olduğunu anlayamadan beni yere düşürmüş ve oyuncu bir şekilde tepemde dikiliyordu.

"Sen gerçekten çok fenasın!"

En sonunda eve geçebildiğimizde karların arasında yuvarlanmaktan sırılsıklam olmuştuk. Döndüğümüz gibi ortadan kaybolan Jongin iki ayağının üzerinde kuru kıyafetleri ile karşımda dikildiğinde ıslak saçlarını kuruluyordu.

"Sana kıyafet bıraktım hemen onları giy. Hasta olma." Beni odalardan birine sürüklerken aceleci tavırları beni güldürdü. Sanki beni karların arasında o yuvarlamamış gibi telaşlanıyordu.

Tamamen ona ait olan kıyafetleri üzerime geçirirken tanıdık kokusuyla içimi çektim. Salona dönüp onun aceleci halini görmek üzerimdekilerden daha çok beni ısıtıyordu. Kolunun altına nereden çıktığını bilmediğim bininci battaniyesini sıkıştırmıştı. Büyük frenchpress ve kupalar elinde şöminenin önüne attığı yastıklara doğru ilerlerken varlığımı fark edince kaşları çatıldı.

"Hemen ateşin önüne gelir misin? Hasta olmanı istemiyorum."

"Jongin endişelenme hasta olmayacağım. O kadar narin değilim." Söylediğime alaycı bakışlar atarken bu sefer kaşları çatılan ben oldum.

"Ciddiyim. Süper bir şekil değiştiren olmayabilirim ama dayanıklıyımdır."

"Diğer insanlara göre fazla üşüyorsun ama?"

"Alışkın değilim bu kadar soğuğa ayrıca evet itiraf ediyorum soğuk sevmem." Yastıklardan birine yerleşirken elime kupalardan birini tutuşturdu ve omuzlarımın üzerine battaniyeyi sardı.

"Üşümeyen birine göre çok fazla battaniye ve yorganın var."

"Senin için aldım. Ormanda kaybolduğun gün buraya geldiğinde üzerine örtecek bir şeyler bulmakta çok güçlük çekmiştim. Junmyeon'dan gidip birkaç tane battaniye almak zorunda kaldım. Chanyeol, Baekhyun'u almaya gideceğini duyduğumda da sipariş verdim. En sıcak tutan bunlarmış. İyi mi?" Safi merak ile sorduğunda gülümsedim.

"Evet gayet iyiler. Bu kadar endişe edecektin madem beni karlara yuvarlamayacaktın!" Yalancı bir kızgınlıkla söylediğimde utangaç bir şekilde gülümserken başını eğdi ve saçlarını dağıttı. Utandığında hep bunu yapıyordu. Yeryüzündeki en güzel şey utangaç Kim Jongin olabilirdi.

"Beni gördüğün için ve sonrasında korkmadığın için oldukça coşkuluydum sanırım."

"İlk karşılaşmamıza kıyasla oldukça iyiydim değil mi?" Söylediğim şeyle gözlerini üzerime dikti. Ufak bir tebessüm dudaklarındaydı.

the land of the wolf // kaisooWhere stories live. Discover now