Özel Bölüm 1

2.7K 280 452
                                    

Selaaaam, nasılsınız bakalım?
Yeni yılın ilk gününe özel bölüm yakışır dedim ve yetiştirdim çok şükür🥺 Muhtemelen iki tane daha özel bölüm gelecek. Yani totalde üç özel bölüm olmasını istiyorum bir aksilik çıkmazsa. Umarım bölünü seversiniz. Yorumlarınızı heyecanla bekliyorum. Keyifli okumalar🤍🤍

Not: Yetişkin içerik var bir kısmında haberiniz olsun




***



Jimin'i uyandıran bir şey vardı.

Ne henüz küçük bir çocukken gittikleri yazlıkta sabah kahvaltısını hazırladıktan sonra yatağının ayak ucuna kadar gelerek ismini seslenen annesinin ses tonu kadar yumuşak, ne de ruh eşinin onu uyandırmak için tek yol olarak benimsediği kelebek öpücükler kadar sıcaktı. Jimin'in yüreğini sıkıştıran, içini bulandıran ve huzursuz bir keşmekeşe sürükleyen bir curcuna vardı etrafında. Zihni uyku ve uyanıklık arasında sürüklenirken uyanmamak, gözlerini açmamak için direniyordu ama nafileydi. Tam tamına bir saniye içinde onu uyandıran, gördüğü huzurlu düşten koparıp gerçek dünyanın acımasız kollarına atan şeyin ne olduğunu idrak etmiş ve bir çırpıda fırlayıp kalkmıştı sızıp kaldığı yatağından.

Bebeği ağlıyordu.

Hem de öyle bir ağlıyordu ki sanki etinden et, canından can koparılıyormuş gibi ortalığı velveleye veriyor, zavallı omegaya ise uyuduğu için kendisine kızmaktan başka bir şans bırakmıyordu.

Jimin, üzerindeki sabahlığın eteklerini savurarak koşar adım girdi Dove Jiyoon'un odasına ve bebeği almak için ondan önce beşiğe davranan kahyayı neredeyse bir kenara itekleyerek uzanıp bebeğini aldı yattığı yerden. Bir elini sırtına koyup diğer eliyle de başının arkasını desteklerken onu göğsüne yatırdı ve kokusunu alır almaz sakinleşip sesli sesli iç geçirmeye başlayan yavrusunun başının üzerine bastırdı dudaklarını zarifçe.

"Özür dilerim." diyordu bir yandan da. "Özür dilerim, bebeğim."

Bebeği feryat figan ağlarken uyuduğu için o kadar suçlu hissediyordu ki yetersizlik hissi sinsi bir düşman gibi vakit kaybetmeden gelip çöreklendi yüreğine. Son iki aydır aydır gecesini gündüzünü, varını yoğunu bebeği için feda etmiyormuş, o kollarının arasında değilken yediği bir lokma ekmeğin, içtiği bir yudum suyun bile vicdan azabını çekmiyormuş gibi hiç beklemeden kendisine yüklenmeye başlamıştı yine. Jiyoon'u pışpışlarken bir yandan odanın içinde bir aşağı bir yukarı yürüyor, bir yandan da en son saat kaç gibi mamasını verdiğini hatırlamaya çalışıyordu. Erkek bir omega olması sebebiyle sütü yeterli gelmediğinden bebeğin kırkı çıktığından beri her gün aşağı yukarı üç saatte bir beslemesi gerekiyordu yavrusunu ama bir aptal gibi en son ne zaman onu doyurduğunu bile hatırlayamıyordu.

Göğsünde ince bir sızı hissetti. Titremeye başlayan alt dudağını ağzının içine yuvarlayıp dişleriyle eziyet etmeye koyulurken hala endişeli gözlerle onu izleyen kahya Sana'ya arkasına dönerek gözlerindeki ıslaklığı saklamaya çalıştı. İçinde, yüreğinde, canının ta en derininde onu yiyip bitiren, suçlu ve yetersiz hissettiren bir şeyler vardı. Yavrusunu en son ne zaman doyurduğunu hatırlamaya çalışırken zihninde yalnızca anlamsız şeyler beliriyor, geçmişin hatıraları bugünküleri avlayarak sabahtan beri neler yaptığını ya da ne zaman yaptığını bile unutmasına neden oluyordu.

"Shhh, geçti." diye fısıldadı yavrusunun kulağına. Göğsündeki sıcak varlığı hala huzura erememiş gibi iç geçirerek alt dudağını titretiyordu. İkisi de çaresizdi o an.
Jiyoon, omega babasının kollarının arasında, sıcaklığı ile sarmalanmanın verdiği rahatlık hissine alışamadan feromonlarındaki endişe ve tedirginliği fark ederek huzursuzlanmıştı tekrar. "Daha iyi bir baba olacağım, Jiyoon. Baban daha iyi biri olacak."

oxytocin : yoonminWhere stories live. Discover now