28

4.2K 510 522
                                    

Selaaammm, nasılsınız bakalım?

Ay bölümü bu akşama yetiştiricem diye çok uğraştım umarım beğenirsiniz ve umarım çok fazla yazım yanlışı yapmamışımdır😔

Bu bölüm oy sınırı +265 olsun ve lütfen, rica ediyorum yorumlarınızı, fikirlerinizi benimle paylaşın. Sizin yorumlarınız kadar motive eden bir şey yok🥺🥰

Kocamaaan öpüyorum keyifli okumalar🤍

***

28. Bölüm: Beni tut ve hiç bırakma, ben seni hiç bırakmayacağım.


Yoongi, Seokjin'le süren dostluğu boyunca ona karşı hep açık sözlü olmuştu. Kim olduğu, nereden geldiği, geçmişte nasıl işler yaptığı ve geleceğini nasıl inşa etmek istediği konusunda her daim samimi ve netti. Yalan yoktu, kandırmaca yoktu, tutulmayacak sözler ya da vaatler de yoktu. Yoongi dürüst bir adam olmadığını biliyordu ama Seokjin'e karşı hiç olmadığı kadar dürüst olmuştu. Ondan da beklediği yegane şey dürüstlüktü. Seokjin'le yolları kesişip de onu yeniden inşa etmeye çalıştığı hayatına dahil ettiğinde bir gün başına böyle büyük bir iş açacağını hiç düşünmemişti. Tıpkı Seokjin'in onu böyle büyük bir kandırmacanın içine çekeceğini hiç düşünmediği gibi.

Arabasını Bukhansan'daki boş arazilerden birine park etmiş sigarasını içerken zihni Jimin'in sabah söyledikleri ve Seokjin'in ihaneti arasında savrulup duruyordu. Siyasetçilere güven olmayacağını biliyordu elbette ama eski dostundan böyle bir kazık yiyeceğini, gözünü bile kırpmadan söylediği yalanların kurbanı olacağını hiç düşünmemişti. Yoongi, mektupların onun evinde ya da ofisinde bulunma ihtimalini göze alarak bu yola girmiş olsa da asilere yardım etmekle asilerin lideri olan bir başka alfa ile yasak aşk yaşamak arasında dağlar kadar fark olduğunu biliyordu. Güney Kore'de mahkeme yüzü görmeden Başkan'ın talimatı ile sizi saniyesinde ipe götürmeye yetecek tek şey aynı türden olan kurtların ilişkisiydi. Yoongi'nin ödemeye razı olduğu bedel ile Seokjin'in ondan sakladığı şeyin bedeli arasında kocaman bir uçurum vardı.

Seokjin'in arabası göründüğünde Yoongi onu yaklaşık yarım saattir bekliyordu. Bunun için de öfkelenmesi gerektiğinin bilincinde sigarasından son kez derin bir nefes çekti ciğerlerine ve izmaritini yere atarak topuğunun altında ezdi. Bugün üzerinde ne ipekten dokunmuş pahalı gömlekleri ne de ısmarlama dikilmiş takım elbiselerinden biri yoktu. Tıpkı Machii'nin yanında çalıştığı günlerdeki gibi siyah bir kot, siyah kazak ve omuzlarını güzelce sararak onu olduğundan daha heybetli gösteren deri bir ceket giymişti.

Kavgaya hazırdı.

Her zaman hazır olurdu.

Seokjin usulca arabadan indi ve gözleri Yoongi'yi bulduğunda ise tam da her şeyin en iyisini kendisinin bildiğini zanneden bir adam gibi kaşlarını çatarak "Jimin'le konuşur durumu izah ederim." Dedi. "Daha fazla büyütmeyelim."

Daha fazla büyütmeyelim.

Yoongi neredeyse hayatının tek ve biricik aşkını kaybediyordu. Onu seven, sayan, değer veren, sinesinde uyutan, dudaklarıyla okşayan, kolları ve aşkıyla sarıp sarmalayan ve her şeyden önemlisi ona gerçek bir yuva veren omegası ellerinden kayıp gidiyordu. Şimdi bile onu tamamen kaybetmediğini söyleyebilmek güçtü. Yoongi yalnızca umut edebilirdi ama bu sabahki daha ılımlı geçen konuşmadan sonra bile Jimin'in onu terk etmeyeceğinden emin olamazdı.

Tam da bu yüzden büyütecekti.

Birkaç uzun adımda Seokjin'e yaklaşıp bedenini konumlandırması ve tüm gücünü sağ elinde toplayarak yumruğunu arkadaşının burnunun tam üstüne indirmesi yalnızca saniyeler sürdü. Min Yoongi bir zamanlar fırtına gibi estiği arka sokaklarda sıkı yumrukları ve sağlam tekmeleri ile nam salmıştı ve şimdi bundan nasibini alma sırası Seokjin'deydi.

oxytocin : yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin