11

4.8K 631 556
                                    

Selaaaam, nasılsınız? Seveceğinizi düşündüğüm bir bölümle geldim ve inanın bir sonrakini daha da çok seveceksiniz🙊 Bol bol yorum bekliyorum. Hayalet okuyucu olmayın lütfen, oylarınızı da bekliyorum💜  Diğer bölümü yeterli etkileşim geldiğinde paylaşacağım.

Bu zamana kadar yorum yapan, görüşlerini benimle paylaşan herkese teşekkür ederim. Yazdığınız her şeyi okuyorum ama inanın gerçekten yoğunluktan her zaman cevaplayamıyorum sizi :( O yüzden başından beri desteğini esirgemeyen okuyucularıma teşekkür etme mahiyetinde bazı bölümleri ithaf etmeye karar verdim.

Bu bölümü sana adıyorum🌸 Eiennnn

Neden ben değilim diye düşünmeyin lütfen. Her yeni bölümü birinize ithaf edeceğim. Kendinize iyi bakım. Kocaman öpüyorum

twitter: missleaada

***

11. Bölüm: Acaba, beni öper misin?

Jimin, sabahın erken saatlerinde uyandığında yatakta biraz tembellik yapmayı ve dün akşam Yoongi ve ailesiyle yediği akşam yemeğinin ayrıntılarını düşünmeyi planlıyordu ama henüz gerinerek saate bakmak için soluna dönmüştü ki kız kardeşi Hye Min odasının kapısını gürültüyle açarak sabahlığının eteğini savuştura savuştura içeri girdi.

Hye Min, "Jimin!" Diye bağırarak yatağa attı kendini. "Uyanmışsın! Dün akşam erkenden uyudun konuşamadım seninle."

Jimin, doğrulup oturur pozisyona geldikten sonra sırtını yatak başlığına yaslayarak yorganını karnına kadar çekti ve yanındaki boşluğa yüzüstü uzanmış, çenesini ellerinin üzerine yaslayarak merakla onu izleyen kardeşinin üzerinde gezdirdi bakışlarını.

"Ne hakkında konuşmak istiyorsun?" Derken şöyle bir gerindi esneyerek.

"Yanında gelen alfa hakkında tabii ki! Tanrım, o kadar yakışıklıydı ki!"

"Hye Min-"

"Jimin! Bana neden söylemedin seninle ilgilenen bir alfa olduğunu?"

Jimin, neredeyse boynuna kadar kızarırken "Hye Min!" Dedi sesini öfkeli çıkarmaya çalışarak. "Yoongi sadece bir arkadaşım. Alfalar ve omegalar arkadaş olabilirler. Ayrıca bana ismimle hitap etmeyi kes!"

"Elbette olabilirler." Dedi Hye Min de. Sonra da başını hafifçe yana eğerek Jimin'in çok iyi bildiği, en muzip gülümselerinden birini takındı. "Ama birbirlerine sizin gibi bakan insanlar arkadaş olamaz."

Jimin, ona kızması, bu şekilde konuşmaması için onu uyarması gerektiğini bildiği halde hızlanan kalp ritmiyle birlikte bir anlığına donup kaldı. Kardeşi de ondaki bu durgunluğu fark ederek yaptığı tespitin doğruluğuyla heyecanlamış ve apaçık sırıtmaya başlamıştı artık.

"Bana nasıl bakıyormuş ki?" Dedi Jimin bir süre sonra. Utangaç gözleri kucağında kenetlediği ellerindeydi şimdi.

"Bir mucizeye bakıyormuş gibi. Sanki varlığın onun için büyük bir hediyeymiş de sen olmazsan yaşamasının bir anlamı kalmazmış gibi. Bakışları ne zaman seni bulsa gözbebeklerindeki anlam değişiyor, yüzü aydınlanıyordu resmen." Hye Min dirseklerinden destek almayı bırakarak kendini tamamen yatağa bıraktı ve bir kedi gibi yanağını sıcak çarşaflara sürterken "ah, Jimin!" Dedi. "Ne şanslısın! Taehyung'dan sonra gördüğüm en yakışıklı alfayı kendine aşık etmişsin."

"Saçmalama!" Dedi Jimin hızla. "Bana aşık olduğu falan yok!"

Oysa içten içe ölecek gibi hissediyordu. Utanmasa Hye Min'i omuzlarından yakalar, Yoongi'nin ona nasıl baktığını biraz daha anlatmasını isterdi. Sıcacık olmuştu içi. Karnında tarifsiz bir sıkışma hissi vardı. Henüz bastırıcılarının sabah dozunu almadığı için çöl çiçeği kokan feromonları kontrolsüzce saçılmıştı odanın içine. Avuç içlerini ısınan yanaklarına bastırdı. Yoongi'nin üzerindeki etkisi buydu işte. Ona daha önce hiç yaşamadığı şeyleri yaşatıyor, hiç hissetmediği şeyleri hissettiriyordu.

oxytocin : yoonminWhere stories live. Discover now