5

5.9K 683 741
                                    

Selamlar, nasılsınız? Çok seveceğinizi düşündüğüm ve bol bol yorum beklediğim bir bölüm bırakıyorum size. Bir önceki bölüm koyduğum oy sınırını hemen geçtiğiniz teşekkür ederim. Bu sefer +75 diyelim. Kendinize iyi bakın <3

twitter: missleaada

***

5. Bölüm: "Umrumda olan tek şey sensin."

Ofisimdeki rahat deri koltukta geriye doğru yaslanıp yerime iyice yayıldığımda öğle yemeği saati geçeli çok olmuştu. Tüm sabahı bir dizi toplantıyla geçirmiştim ve asistanım Yeonjun'un da endişeli bir şekilde dile getirdiği üzere yeni otelin inşaatı başımıza epey dert açacakmış gibi görünüyordu. Başkan Kim Namjoon, muhalif partiye verdiğim desteği burnumdan getirmeye kararlı gibiydi. Muhtemelen finans ve muhasebe müdürümün önerilerine kulak vererek Başkan'ın sekreterinden bir toplantı talebinde bulunmalı ve istediği gibi ona boyun eğdiğimi göstermeliydim. Seokjin kıçımı kurtarmayı başarmıştı ama Başkan'ın tek seferle yetineceğini zannetmiyordum. Elinde geleni ardına koymayacaktı.

Yine de en büyük problemim bu değildi. Park Jimin ve onunla son görüşmemiz aklımdan çıkmıyordu bir türlü. Korktuğum şey başıma gelmiş, beni tamamen yanlış anlamıştı. Ona karşı fazlasıyla açık olarak hata etmiştim. Diğer alfaların yaptığını yapmış, kendimi tutamayarak ilgimi fark etmesine ve kaçınılmaz bir şekilde benden uzaklaşmasına neden olmuştum. Bir de Kim Taehyung vardı tabii. Onun Jimin'in sadece arkadaşı olduğunu bilsem bile karşıma geçip Jimin'den bahsederken omegası olduğunu söylemesi sinirlerimi alt üst etmişti. Ondan nefret etmek istemiyordum ama ağzından çıkanlara dikkat etmemeye devam ederse sağlam bir düşman kazanacaktı. Hiç istemesem de kurdum Taehyung'u bir tehdit, ortadan kaldırılması gereken bir tehlike olarak görmeye devam ediyordu.

Telefonumun kilidini açıp galerimdeki gizli klasöre kaydettiğim fotoğraflardan birini açtım. Jimin'e ait, basının paylaştığı fotoğraflardan biriydi. Senenin başında düzenlediği bir yardım organizasyonunda çekilmişti ve omega, göz kamaştırıcı görünüyordu. Dalgalar halinde alnına dökülen siyah parlak saçları, hafif bir makyajla güzelliğine güzellik kattığı gözleri, yüzünün ortasına özenle yerleştirilmiş burnu ve dişlerimin arasına almak için çılgınca bir istek duyduğum minicik çenesiyle tek kelimeyle tapılasıydı. Sevimli bir gülümseme için iki yana kıvrılmış olan kiraz rengi dudaklarından bahsetmek bile istemiyordum. Ne zaman ağzına bakacak olsam kurdum çıldırıyordu. Aralık dudaklarının arasından görünen kırık ön dişi ve ara sıra dudaklarını turlayarak karşısındakini ölümcül bir manzara sunan sivri dili kurdumu da beni de yoldan çıkartmak için sınırlarımı zorluyordu.

Aksini iddia eden sözlerine ve tavırlarına rağmen onun da etkilendiğinin farkındaydım. Özellikle kurdu varlığıma karşı kayıtsız kalamıyordu. Daha ilk andan feromonlarıyla ilgimi çekmeyi başarmıştı ve şimdi onunla ne yapacağımı bilmiyordum. Güvenini kazanmam gerekiyordu. Ne olursa olsun diğerleri gibi olmadığımı ispatlamalıydım. Jimin, hayatıma aniden girdiği günden beri tüm dünyamın merkezindeydi ve bunu bilmesi gerekiyordu. Onu korkutmadan başarmalıydım bunu. Daha fazla benden uzaklaşmasına izin veremezdim.

Yeonjun ofisimin kapısını açıp geçen haftadan farklı olarak sarıya boyattığı kafasını içeri uzatana kadar Jimin'i düşünmeye devam ettim. Asistanım ise gayri resmi bir şekilde bana seslenerek dikkatimi çekmeyi başardı. "Ne var?" dedim aksi bir sesle. "Seni yemeğe gönderdim. Neden biraz huzur vermiyorsun?"

"Bilmek isteyeceğini düşündüğüm bir haber aldım."

Dirseklerimi masamın üzerindeki sümen takımının deri yüzeyine yaslayarak doğruldum. Kötü haber alacak durumda değildim ve inşaatımın önüne ket vurmaya çalışacak bir kişiye dahi tahammülüm kalmamıştı. "Yine ne oldu?" dedim oflayarak.

oxytocin : yoonminWhere stories live. Discover now