"Ne için?"

"Bunun için işte."

Tek hareketiyle beni kendisine doğru çevirdi. Gözleri yine masmavi bakıyordu. "Bence bunu ağzımla yapmama izin vermediğin için özür dilemen gerekiyor," demesiyle irkilerek geri çekildim. Ağzıyla mı? "Seni tatmama izin vermedin diye özür diliyorsan kabul ediyorum."

"Sen... Ne..." Kalbim boğazımda atıyordu çünkü Serdar çok ciddi görünüyordu. Gerçekten de beni eliyle değil de ağzıyla boşaltamadığı için özür dilememi söylüyor olamazdı, değil mi? "Bundan zevk alıyor olamazsın."

"Emin misin?" Elimi benim yüzümden ıslak olan eliyle tutup aşağı indirdi. Avucumu kendisine bastırdığı anda nefesimi tuttum. Dokunduğum sertlik titrememe neden olmuştu. Zevk almıştı. Az önce yaşadıklarımızdan benim kadar olmasa da o da zevk almıştı. "Sadece ismimi inlemen bile bu hale gelmem için yeterli, Zehram. Ne özründen bahsediyorsun?" Parmaklarımı etrafına sarmamla küfür ederek elimi uzaklaştırdı. "Hayır."

"Ben de senin için bir şeyler yapmak istiyorum."

"Henüz değil."

Gözlerimi kısarak yeniden ona dokunmaya çalışsam da hızlıca yataktan kalkarak izin vermedi. "Neden bana izin vermiyorsun?" Bana döndüğünde somurttuğumu görerek gülümsedi. Gülüşü öfkemi harladı. O benim için her şeyi yaptığı halde neden bana izin vermiyordu ki? Yatağa yaklaşıp burnumu orta ve işaret parmağının arasına sıkıştırdı.

"Çünkü her şey senin için yeni ve korkarsan bana belli etmemeye çalışacağını biliyorum."

Eline vurarak burnumu tutuşundan kurtardım. Her şeyi düşünmesinden nefret ediyordum. Şu an canı yanıyor olmalıydı ve odaklandığı tek şey boşalmak olmalıydı. Bu haldeyken bile benim korkularımı düşünmesinden nefret ediyordum. Çünkü... Alışık değildim. Birinin koşullar ne olursa olsun beni düşünmesine alışık değildim. Alışmaktan da korkuyordum. Hele de bu kişi daha yeni iki kurşun yemiş biriyken.

✂️

Boncuk sonunda uyuduğunda gülümseyerek saçlarını öptüm. Öğlen uykusunu çok seviyordu. Buradaki ilk günlerinde sadece ilaçlar sayesinde uyuyabiliyordu, şimdiyse daha rahattı. Aslında çok iyiydi. Uzun süredir kriz geçirmemişti ve ablam gibi davranıyordu. Bazı anlarda. Bu bile büyük gelişmeydi. Odadan çıktığım anda aşağıdaki kargaşayı duydum. İçimdeki sıkıntı yüzünden nefesim daralıyordu. Sebebiyle ilgili fikrim olmasa da yavaş adımlarla aşağı indim.

Şeyma ve Pınar mutfakla salon arasında koşuşturuyorlardı. Dışarıdaki adamların birkaçını da görünce kaşlarım çatıldı. Tamam. Burada neler oluyordu? Açılan kapıdan eve giren Serdarı görünce hızlı adımlarla yanına gittim. Boynuna sarılmak üzereyken dikişlerini hatırlayıp geri çekilsem de çoktan ne yapmak istediğimi anlamıştı. Kollarını belime sararak beni kaldırmaya çalışınca ağırlığım yüzünden dikişleri zorlanmasın diye parmak uçlarımda yükseldim. Yanağından öpmeme burnumun ucunu öperek karşılık verdi. Çalışanlar sürekli eve girip çıktığından fazla yakın olmamaya çalışıyordu ama bu hali bile fazlasıyla yakındı bence.

"Sen etrafımdayken kendimi kontrol edemiyor olmaktan nefret ediyorum."

Sakallı yanağını severek "Bence fena değilsin," dediğimde aldığım gülümseme kalbimi sıcacık yaptı. Aynı şekilde gülümsediğim sırada elleri belimden kalçalarıma indi. Beni tek hareketiyle kendisine bastırınca takım elbisesinin ceketini avuçlarımda buruşturdum.

"Bu halimin fenadan da öte olduğuna emin olabilirsin, Zehram."

Nefes al. Serdar söylemeden önce kendimi uyardım. Nefes almam ve artık bu adama, üzerimdeki etkisine alışmam gerekiyordu. Korumalardan birinin eve girmek üzere olduğunu fark edince kollarından uzaklaştım.

Affet [+18]Where stories live. Discover now