Emine Balaban

415 40 63
                                    

Zehra Balaban

Elimdeki tepsiyle ablamın odasına girip gülümseyerek bileklik yapan Boncuk'un yanına oturdum. Göz renginin aynısı olan boncukları kullanmasıydı gülümsememin nedeni. "Yemek zamanı." Tepsiyi kucağına yerleştirdim ve kutuya koymak için yaptığı bileklikleri toplamaya başladım. Geri yanına oturacağım sırada duyduğum soruyla kaşlarım çatıldı.

"Gitti mi?"

"Kim?"

Boncuk'un "Anneannem," demesiyle şaşkınlıkla başını tabağından kaldırmayan ablama baktım. Gülümser geldiğinde Sezgiyi aramış, geçmişte yaşananları anlatarak görüşmelerinin doğru olup olmadığını sormuştum. Tedavi sürecinin iyiye gittiğini, şu anda travmaya neden olan insanlardan biriyle görüşmenin onu kötü etkileyeceğini söylemişti. Bu yüzden Gülümserin ablamla görüşmesine izin vermemiştim.

"Sen biliyor muydun?" Boncuk cevap vermek yerine başını aşağı yukarı salladı. "Gitti."

"Neden gelmiş?"

Gözlerimi devirerek "Güya bizi özlemiş," dedikten sonra kutuyu komodinin üzerine bırakıp ablamın yanına, yere oturdum. Boncuktaki değişimi her gün şaşkınlıkla izliyordum. Şimdiye kadar gittiğim doktorlar sadece sakinleşmesini, kriz geçirmemesini sağlıyorlardı ve hayatım onların yazdığı ilaçları alabilmek için çalışmakla geçmişti. Fakat Sezgi onunla ilgilenmeye başladığından beri gerçek anlamda iyileştiğini görebiliyordum. Şimdilik odasından çıkamıyor, yabancı insanlarla karşı karşıya gelemiyordu ama konuşması bile farklıydı. Şu andaki gibi bazen eski Boncuk gibi oluyordu. Bu yüzden düşündüklerimi saklama gereği duymadım. "Özleyen biri yine ablamıza, annemize dil uzatmazdı." İyileştikçe yeniden ablamın peşinden giden Boncuk oluyordu, hakaretler, küfürler eden Boncuk değil.

"Orada kalsaydık..." Boncuk kucağındaki tepsiyi yere bırakıp bana döndü. Annemden aldığı masmavi gözlerini yüzümde dolaştırırken "Ya da seni kendimle sürüklemeseydim iyi olur muydun?" diye sordu.

Dudaklarından dökülenlerle irkildim. Gülümser gittiği günden beri Emineyi evden kovduğu zamanı düşünüp duruyordum ama Boncuk'un da aynı şeyleri düşündüğünü tahmin etmemiştim. Hissettiğim şaşkınlıktan kurtulmak adına durmadan gözlerimi kırpıştırırken "İyiyim ben," desem de bunun koca bir yalan olduğunun herkes farkındaydı.

Ablam yıllar sonra ilk kez yüzümü ellerinin arasına aldı. "Değilsin." Çatlayan sesi, dolan gözleri boğazımda düğüm oldu. Yutkunmaya çalışıp da canım yanınca geri çekilmeye çalıştım fakat Boncuk izin vermedi. Yüzüme düşen saçlarımı okşayarak geriye doğru tararken dudaklarını araladı. "Normal değilim, biliyorum ama kör de değilim, Zehra. İyi değilsin çünkü o gün..."

"Abla, yapma." Hızlıca geri çekilip bakışlarımı kaçırdım. Konuşmamak için illa delirmek mi gerekiyordu? Delirdiğimi kabul ediyordum o zaman. Çünkü bu konuyla ilgili konuşabilecek durumda değildim. "Konuşmayalım. Her günü, her şeyi konuşalım ama o günü konuşmayalım."

Ayağa kalkmak istediğimde bileğimden tutarak engel oldu. "Emineyi bulamaz mıyız?" demesi kaskatı kesilmeme neden oldu. İlk kez. Yıllar sonra ilk kez Eminenin adını kötü bir cümle içinde kullanmıyordu. İstediği şey ise daha da şok ediciydi.

"Ne?"

Boncuk yanaklarını ıslatan yaşların eşliğinde diğer elimi de tuttu. "Çok mu geç ablamı bulmak için?" derken kalbimdeki yaraların kabuğunu söktüğünün farkında değildi.

Hızlıca ayağa kalkıp "Yemeğini ye," dedikten sonra kapıya doğru ilerledim. Yapamıyordum. Ne olursa olsun, karşımdaki kim olursa olsun... Yapamıyordum işte. O günü düşünmeye de, konuşmaya da gücüm yoktu. "İlaçlarını getireceğim."

Affet [+18]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin