Madem

248 23 6
                                    

Zehra Balaban

Boncukla oynayan Boncuk'u izlerken böylesine huzurlu hissettiğim son anı hatırlamaya çalışıyordum. Sanırım babam ölmeden önce olduğundan anılarım bulanıktı. Her şey onun ölümüyle yokuş aşağı gitmeye başlamıştı. Babamızın gitmesi yetmiyormuş gibi annemiz de nefes alan ölüye dönüşmüştü. Sonra o da son nefesini vermişti. Tüm yük Emine ablamın omuzlarına yüklenmiş, en sevdiğim insan gözlerimin önünde tükenmeye başlamıştı. Küçük olmama rağmen o zaman hissettiğim acının izleri hala kalbimde, ruhumdaydı. Emine ablamın ölümünden sonrası kapkaranlıktı zaten. Birkaç ay öncesine kadar.

Şu anda her şey bambaşkaydı. Sıcacık bir evde yaşıyorduk. Boncuk'un durumu günden güne iyiye gidiyordu. Kriz geçirmiyordu, bu da dayak yemediğim anlamına geliyordu. İşim şimdiye kadar çalıştığım tüm işlerden iyiydi. Maaşımı-bunun için Serdarla kavga etmek zorunda kalsam da-ablamın ilaçlarına harcıyordum. Harcamalarıma rağmen para biriktire biliyordum. Ve her şeyden öte seviliyordum. Hayal dahi edemediğim kadar güzel seviliyordum.

"Zehra, aç şu kapıyı. Torunumu görmek istiyorum."

İçinde olduğum huzur dolu balon kapının ardından gelen sesle patlayınca derin bir nefes aldım. Anneannem hala buradaydı. Serdar defalarca gitmesini istersem göndereceğini, babaannesinin engel olamayacağını söylese de yapamamıştım. Babaannelerinin Kılıçaslanlar için ne kadar değerli olduğunu görmüştüm. Bizim sorunlarımız yüzünden aralarının bozulmasını istemiyordum. Yine de Boncukla konuşmasına izin vermeye niyetim yoktu.

Odadan çıkmak için kapı kulpunu tuttuğum anda kulaklarıma dolan "Gelsin," kelimesiyle kaskatı kesildim. Boncuk'un sesi düşündüğümün aksine sakindi. Arkamı dönünce yüzündeki ifadenin de sakin olduğunu gördüm. Boncuk'u göğsünde tutarak ayağa kalktı.

"Emin misin? Nasıl biri olduğunu biliyorsun."

"Eminim. Gelsin."

Kapıyı açıp da anneannemin içeri girmesine izin verdiğimde bedenimi saran titremeyi engellemek için dişlerimi, yumruklarımı sıktım. Elbette onları yalnız bırakmayacaktım. Şu anda riske atamayacağım tek şey Boncuk'un iyileşme süreciydi. Anneannem sarılmak için uzanınca Boncuk geri çekildi. Boğazımı yakan koruma içgüdüsüyle "Sakın," diye tısladım. Serdarı vuran adama yaptıklarımdan sonra Turgut sürekli şiddete meyilli olduğumu söylüyor ve dalga geçiyordu ama daha önce kimseye vurmamıştım. Birine zarar verme düşüncesi midemi bulandırıyordu. Şimdiye kadar... Çünkü kaybetmekten yorulmuştum. Sevdiklerime zarar verebilecek herkesi parçalamaya hazırdım, bu kişi anneannem olsa bile.

"Torunum, nasılsın?"

"Ne istiyorsun?"

Anneannem kısacık bir an arkasını dönüp bana baktıktan sonra "Seni evimize götürmek istiyorum," dedi. Kaskatı halde gülümseyen ablama baktım. İkisi her zaman iyi anlaşmıştı ve içinde bir yerlerde o gece kaçmamış olmayı dilediğine emindim. Gitmek isterse ne yapacağımı bilmiyordum. "Başkasının evinde kalmana ne gerek var? Gel, benimle yaşa."

Anneanneme seslendiğim anda Boncuk "Evimize mi?" diye sordu. Kalbimi çürütmeye başladığını hissettiğim acıyı dindirme umuduyla tırnaklarımı avucuma batırdım. Ters bir tepki verirsem ablamın kötü etkilenmesinden korkuyordum. "Ablamı kovduğun evimize mi, anneanne?"

"Torunum, ablanı neden kovduğumu biliyorsun. O ahlaksız..."

Gözüme siyah perde inmiş gibi hissederken yeniden dudaklarımı araladım. "Sakın." Sesim göğsümü yakan öfkeden dolayı titriyordu. Konu sadece Boncuk ya da Serdar değildi. Mezarına daha yeni kavuştuğum ablam için de ona dil uzatan herkesi parçalamaya hazırdım. Anneannem de bunu görmüş olmalıydı çünkü cümlesini devam ettirmedi.

Affet [+18]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin