OTUZUNCU BÖLÜM

Începe de la început
                                    

Aslında arabadan inmeye korkuyordum. 

Charles'tan uzaktayken onun benimle iletişim kurmamasına açıklamalar getirebilirdim ama burada, ona yakınken benimle görüşmek istemezse nasıl davranacağımı bilmiyordum. Eğer böyle bir davranış sergilerse o zaman o kişinin yapmamam gereken bir seçim olduğunu düşünecektim. 

Bu da oldukça can sıkıcı bir düşünceydi. O zaman bunca yaşanılanların anlamsız olduğunu kanıtlamış olacaktım.

"Orada daha ne kadar kalacaksın Helena," diye sordu arabanın girişinden banak Edward. Var olan az ışıkta gözlerini göremiyordum ama yüzünde erkek çocuklarında var olan eğlendiğini gösteren bir ifade vardı.

Ayaklarımı eteğimin örteceği şekilde toparlayıp arabanın tavanı el verdiğince doğruldum. "Hemen geliyorum," dedim ve yardım etmesi için elimi uzattım. Hemen elimi tutarak yardım etti. Beraber evin merdivenlerinden çıkmadan önce ikimizde dönerek gitmek için bekleyen konta selam verdik. 

"Yardımlarınız için teşekkür ederim John," dedi Edward sanki karşısında arkadaşı varmış gibi samimi davranıyordu. Bir an kontun bunu fazla samimi bulup rahatsız olacağını düşündüm ama aksine o da dostça gülümseyerek selamına karşılık verdi. 

"Asıl çalışmalarınız için ben teşekkür etmeliyim Edward, sizin sayenizde olduğumdan daha zengin bir adam olacağım kesin," dedi ve bana bakıp yeniden başıyla selam verdi. "En kısa zamanda görüşmek üzere Leydi Helena." Gözlerinde öyle bir parıltı vardı ki benim bilmediğim bir şeyi bildiğini düşünmekten kendimi alamadım. Acaba benden ne saklıyordu? 

Edward ile beraber kiralanan evin merdivenlerini çıkarken içimde hem korku hem heyecan vardı. Sokak oldukça sessizdi. Arada at arabalarının ve bağıran birkaç kişinin seslerini duysak da sakin olarak tanımlanabilirdi. 

İki kanatlı kapılar açıldı ve içeri adım attık. Bize hizmet etmek için hizmetçiler vardı. Onları Kont Greenwood'un bulduğuna dair içimde bir his vardı. Şaşırtıcı derecede yardımsever davranıyordu. Sanki biri ondan bunu rica etmiş gibi. Charles bunu yapmış olabilir miydi? Belki bir yere kadar bize yardım etmesini istemişti ama Kontun yaptıklarının zorlamadan çok içten olduğuna emindim. 

"İstediğin odayı seç Helena, gidene kadar rahat etmeni istiyorum."

Ona cevap olarak başımı salladım. Tam merdivenlerden çıkacağım sırada uşağında yanındaki hizmetçi bir adım öne çıktı. "İsterseniz sizi güvercin odasına yerleştireyim leydim. Evin en güzel odası orasıdır."

Bu beni oda seçmekten kurtarırdı. Hizmetçiye başımı sallayarak odayı bana göstermesini söyledim. Handa yemek yediğimiz için karnım aç değildi. Sadece yatağa yatıp dinlenmek ve iliklerime kadar ısınmak istiyordum. Kadın odanın kapısına gelerek bana döndü. 

"Burası odanız efendim. Yük arabanız geldiğinde eşyalarınızı buraya yerleştirdim. İstediğiniz bir şey olursa beni çağırın."

"Sanırım bu kadarı yeterli olur, teşekkür ederim."

Kadın yeniden diz kırıp selam verdikten  sonra elindeki mumu bana verdi. Kadının merdivenlerden gidişini izlemeden odanın kapısını araladım. Kapının gıcırtısı evin içinde yankılanarak yayıldı. İçeriye girmeden önce mumu odanın içerisine soktum. Mum ışığı odayı tam aydınlatmıyordu, odanın diğer tarafında yanan şömine ateşinin bulunduğum noktaya uzaklığı odanın ne kadar geniş olduğunu gösteriyordu. Bir an için geriye dönüp hizmetçiye seslenmeyi düşündüm. Odanın geniş olması zor ısınacağım anlamına geliyordu. Karanlık koridora baktığımda kimsenin olmadığını gördüm. Hiç bir güç beni aşağıya indiremezdi. Bu yüzden odanın içine girip kapıyı ardımdan kapattım. 

Sadece birkaç adım atmıştım ki elimdeki mumu neredeyse düşürmeme neden olan sesi duydum. 

"Sonunda geldin."

İrkildiğimde düşmek üzere olan mumu son anda tuttum. Sesin geldiği yere şömineden uzak olan koltuğa çevirdim bakışlarımı. Charles yavaş yavaş koltuktan doğruldu. Bir iki adım attığında şöminen aydınlattığı yere gelmişti. 

"Benimle konuşmayacak kadar kızdırdım mı seni?"

Histerik bir kıkırdama çıktı dudaklarımdan "Daha çok şaşırttınız dük hazretleri. Sizi de normal ziyaretçiler gibi gündüz görmeyi beklerdim."

"Ben ziyaretçi değilim Helena, seninle nişanlı olduğumuzu unuttun mu?"

Mumum titrediğini gördüğümde aslında titreyenin kendi elim olduğunu anladım. Sakin adımlarla ileride duran masaya giderek elimdeki mumu düşürmeden yavaşça bıraktım. Adamın heybetli bedeni benimle şöminenin arasına girmişti. Yüzünü net göremiyordum ama geniş omuzlarını, kaslı bacaklarını seçebiliyordum. 

"Benim unutmamdan çok sizden bahsedelim dük." Elimdeki eldivenleri tek tek çıkarırken onun yüzüne bakmıyordum. İçimdeki kalp kırıklığı daha ağır konuşmam için teşvik ediyor ama karşımdaki adama beni nasıl yaraladığını göstermek istemiyordum. Biliyorum, açık olmalıydım ama bu ancak bana karşı açık olduğunda gerçekleştirebileceğim bir şeydi. 

"Unutmadım Helena," dedi fısıltıyla. Bana dokunmamasına rağmen sanki parmakları kollarımda gezmiş gibi tüylerim diken diken oldu. "Sana her şeyi anlatacağım sevgilim."

Söylediği kelimelerin kalbime ulaşmasına engel olmak istesem de bir bahar esintisi gibi yüreğime değmesine engel olamadım. "O zaman bir an önce konuşmaya başlayın dük. Eğer anlattıklarınızı beğenmezsem evdekileri ayağa kaldıracak bir çığlık atmak zorunda kalacağım."

Dük söylediklerim bir şakaymış gibi güldü. "Bunu yapmazsın Helena."

Sandalyelerden birine sanki eteklerimin kırışması büyük sorun olacakmış gibi özenle oturup onun karanlıktaki yüzüne baktım. 

"İnanın bana neyi yapıp neyi yapamayacağımı bilmiyorsunuz. O yüzden vakit kaybetmeden konuşmaya başlayın."

Dük ile Beş ÇayıUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum