"Hayır. Adamlarımız her yerde. Habersiz kuş uçurtmuyoruz."

"Ondan bahsetmiyorum. Zehraya bir şey mi oldu?" İfadesindeki değişimi fark etmemek mümkün değildi. Üstelik vücudu da gerilmişti. Serumu koparıp Zehranın peşinden gitme isteğimi zorlukla bastırdım. Önce ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu. "Ne oldu, Turgut?"

Telefonunu cebinden çıkarıp uzattı. "Sanırım kendin izlesen daha iyi olur," dedikten sonra oynat tuşuna bastı. Mekanlarımızda hep kamera bulundururduk ve kayıtları düşünülenin aksine yok etmiyorduk.

Video sonlandığı anda serum iğnesini kolumdan çıkarıp ayağa kalktım. Turgut zekice davranarak beni durdurmaya çalışmak yerine dolaptan kıyafetlerimi çıkardı. Öfkem odadaki havayı ağırlaştırmıştı. Kıyafetlerimi giyindikten sonra kapıya yöneldim. Fakat kapıyı açmadan önce durmuş, arkamı dönerek Turgut'un yakasına yapışmıştım. "Belanızı sikeceğim, Turgut." Zehranın videodaki hali gözlerimin önünden gitmiyordu. Kan görmeye, silah sesi duymaya dayanamayan sevgilimin yaptıklarını izlemek işkenceden farksızdı. Üstelik tam olarak ne hissetmem gerektiğinden de emin değildim. Endişelenmeli miydim? Yoksa gurur mu duymalıydım? Bilmiyordum. Tek bildiğim Zehrayı kollarıma alma isteğiyle dolup taştığımdı. "Hepinizin belasını sikeceğim."

✂️

"Büyük sözü dinle lan. Hastanede kalman gerekiyor."

"Abin doğru söylüyor, Serdar. Doktor dinlenmen gerektiğini söyledi."

Merdivenlerin önünde durmuş halde hastaneye dönmem için beni ikna etmeye çalışan Çetin ve Pınar yüzünden dişlerimi sıkarak derin bir nefes aldım. "Yenge, kalbini kırmak istemiyorum," dediğim sırada kalp kırıcı şekilde konuşmamak uğruna elimden geleni yapıyordum. Ne dikişlerim ne de her adımımda sızlayan yaralarım umurumdaydı. Umursadığım tek şey, daha doğrusu tek kişi Zehraydı. "Çekilin önümden."

İkisi de söylediklerinin benim için anlamsız olduğunu fark edince yolumdan çekildiler. Yapabildiğim kadar hızlı şekilde yukarı, Zehranın odasına çıktım. Kapısını açan parmak izlerinden biri bana ait olduğundan içeri rahatça girebildim. Fakat Zehra içeride değildi. Abimle yengeme nerede olduğunu sormak için odadan çıkacağım sırada banyonun kapısının aralık olduğunu fark ederek adımlarımı oraya yönlendirdim.

Hastanedeyken üzerinde gördüğüm mor elbise kapının önündeydi. Büyük ihtimalle banyoya girdiği anda çıkarmış ve yere atmıştı. Önceden fark etmemiş olsam da banyonun ışığı sayesinde elbisenin üzerindeki kan lekelerini şimdi görebiliyordum. Beni vuran adamın kanı. Küçük adımlarla küvete yaklaştım. Zehra çıplak halde suyun içinde oturuyordu. Bacaklarını kendisine doğru çekmiş, kollarını etrafına sarmış ve çenesini dizlerinin üzerine yaslamıştı. Küçücük görünüyordu. Elimi sızlayan kalbimin üzerine koymamak için ellerimi yumruk yaptım. Onu böyle görmekten nefret ediyordum.

"Saçlarını yıkayalım mı?"

Düşüncelere dalmış olduğundan irkilerek bana baktı. Akşın buraya geldiğinde lavaboya yetişebilsin diye banyoda bulundurduğu tabureye oturmuştum. Üzerimde siyah spor pantolon ve tişört vardı. Kesinlikle vücudumdan iki kurşun çıkarılmış gibi görünmüyordum. Fakat çıkarılmıştı ve Zehra da bunu biliyordu. Yeniden önüne dönüp "Yaralısın," dedi.

"Yaralı olsam da seninle ilgilenmek istiyorum."

Yaranan sessizliği onay olarak algılayarak duş başlığını alıp sıcak suyu açtım. Saçlarını ıslattıktan sonra avucuma şampuan sıktım. Parmaklarım saçlarının arasında dolaşırken dokunduğum bedenin gittikçe daha da kasıldığının farkındaydım. Nedenini bilmediğim bir şey yüzünden kendini sıkıyordu. Bununla ilgili hiçbir şey söylemedim. Saçlarını durulamamın ardından life duş jeli döktüm. Daha önce de Zehrayı yıkamıştım ama o zaman üzerinde sütyen ve külot vardı. İlk kez tamamen çıplaktı ve dokunuşumun onu rahatsız edip etmeyeceğinden emin değildim. Özellikle de ruh hali böyleyken. Konuşmak istemediğini bilsem de sormadan ona dokunmam imkansızdı.

Affet [+18]Where stories live. Discover now