XXXI

567 41 1
                                    

"Hazin son."

❉⊱•═•⊰❉⊱•═•⊰❉⊱•═•⊰❉

Günlerdir yüreğim ağzımda yaşıyordum. Ama en çok şimdi sanki kalbimi kusup ellerimin arasından akmasını sağlayacak gibi hissediyordum. 

Saat 22.45'di ve müsabakaya sadece kırk beş dakika kalmıştı. Gideceğim yerden, nasıl gideceğimden bir haber hazırlanıp evden çıkmıştım. Korka korka bir taksi çevirip adresi verdim. 

Girilen navigasyon da gördüğüm elli beş dakikalık yol süresi korkumu tetikledi. Bunun sebebi bendim. Salak gibi ona kazanmasını bile bile dayak yememesini söyleyen bendim. Onu gazlayıp sözde canını düşünen bendim. 

Gürkan abi bunlara sebebiyet verenin ben olduğumu bilseydi bunu yine de benden ister miydi? Ben olsam isteyemezdim, hatta onun için iyilikte bulunmazdım. O ise ablamın yanına büyük ihtimalle saatler önce ulaşmıştı. 

Sözde mi yoksa gerçekten mi kardeşi olduğunu bilmediğim Merte ben geç kalıyordum. Hep onun akan zamana karşı bana geç kaldığını söyleyen akım bu sefer benim acemiliğime sövüyordu. 

Aptal gibi bu kadar sert olmadığını düşündüğüm müsabaka da ölebilirdi. Sakatlanması bile en düşük ihtimal olarak aklımda dolanıyordu. Felç kalırsa... Bu onun tercihi miydi gerçekten?

Akıp giden yolda taksiciye eşlik eden şarkı düşüncelerimi böldü. Geceye varmak üzere olan saat diliminde tenhalaşan sokaklar bir bir aşıyorduk. Bu yol ona gidiyordu. Bu yolun sonunda onu görmem vardı. Bu yolun sonunda hala bende kalabilirse onu hayatıma almam vardı. 

Benden gitmesinin sebebi neydi bilmiyordum ama ölmesine değmezdi. Özellikle buna sebep olan bir fonksiyonun parçası bensem asla değmezdi. Aptaldı, kocaman, korkak ve iradesiz aptal.

"Geldik abla." Taksimetrede yazan meblayı ödeyip arabadan indim. 

Girişinde kocaman tabela asılı olan depo, bu civarın tek varlığıymış gibi parlıyordu. 'Şafak Parsel' ve saat 23.45.

Hızla açık olan kapıya koştuğumda omuzuma konulan elle durdum. "Nereye böyle hanım efendi. Buraya herkes giremez."

"Mert'in arkadaşıyım. Final maçına çıkacak yanında olmalıyım." 

"Finali oynayacak iki adamın adı da Mert değil bacım. Git yoluna başına bela gelmesin." Allah kahretsin yeteri kadar geç kalmamışım gibi. 

"Bana iki dakika verir misiniz? Birini aramam lazım." Ondan onay alma gereği duymadan Gürkan abiyi aradım. "Alo, geldim ben ama içeri alınmıyorum." Ve ses gelmeden yüzüme telefonu kapattı. 

Ardından karşımdaki adamın telefonun çalması saniyeleri almadı. "Buyur abi... Tamam abi... Yanındayım abi... Başladı abi... O iş bende abi..." Telefonu kapatıp omzumdaki elini çekti. "İçeride ben size eşlik edeceğim buyurun."

Girdiğim hıza geri dönerek koridorları aşıp depoya girdim. Ortasında kocaman ling bulunan deponun içi insan kaynıyordu. 

Yüksek olduğu için açıkça izlenilen sahnede ise iki adam vardı. İkisinin birbirlerine karşı ataklarına göz gezdirdim. Ve kanlı suratları. Birini tanımayı geç adını bile bilmezken diğeri...

Ölmemişti. Yıllar önce ölen bir çok insanla, annemle, babamla toprağa verildiğini düşündüğüm adam ölmemişti. Cihan... Kanlı canlı karşımdaydı.

UYUMSUZ MELODİ | TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin