XXII

651 45 0
                                    

"Korkaklık-cesaret eylemlerim ikisinin arasında kalmış, araf."

❉⊱•═•⊰❉⊱•═•⊰❉⊱•═•⊰❉

Son kez sümüklü mendillerimi toparlayıp aynanın karşısında gözyaşlarımı sildim. 

Ağlak bir insan olmamıştım. Çoğu zaman gözyaşı yerine hüzünlü tebessümlerle olaylara müdahale etmiştim ama şimdi gözyaşlarıma üzülecek birinin olmaması kolay ağlamama sebebiyet veriyordu. 

Meğersem ablam görmesin diye yaşlar gözüme uğramıyormuş.

Tekrar ağlayıp Mert'in karşısına gözlerim kıpkırmızı çıkmamak için düşüncelerimi savdım. Olabilirdi böyle şeyler. Herkes herkesin hayatına girdiği gibi bir günde çıkabilirdi ama ablam ben doğduğumdan beri vardı. Şimdi olmasa da.

Üstümdeki eşofman takımına bakıp değiştirip değiştirmemek arasında kaldım. Pijamalı hallerimi atmış olduğum adama eşofmanın normal gözükeceğini düşünüp değiştirmemekte karar kıldım. 

Dediği gibi akşam olmuş ve hava kararmıştı. Planladığı gibi evin içinde herhangi bir ışıkta yoktu. Neyime güvenip böyle bir ortama onu soktuğumu bilmiyordum. İçimde ona dair biriken güvene sığınmıştım. 

Evin giriş koridorundan içeriye geçerken kapı iki kez tıklatıldı. Bir kez hastane odasının kapısını böyle çalması sanki aklıma kazınmış gibi o olduğunu anlamıştım. 

Çenemin altında biten kısa saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp kapıyı açtım. Yüzünü görmeyi zaten beklemesem de, yüzünü kapattığı çiçekleri görmeyi hiç beklemiyordum. 

"Enterasan bir giriş ama hoş geldin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Enterasan bir giriş ama hoş geldin." Ağlamaktan gerilen yüzüme bu sefer tebessüm kondu. 

"Hoş buldum." Ellerindeki çiçeği almaya bile kalkmadan içeri girdim. Televizyon ekranın karşısındaki kanepeye oturdum. Önümdeki sehpaya iki çatal-kaşık ve ona kalan yemekleri hazırlamıştım. 

Bakışlarım önüme sabit kaldığında yanıma gelip oturmuştu. Üç kişilik koltuğun bir yanına ben bir yanına o otururken aynı koltukta oturan iki insanın bile ne kadar uzak olabileceğini görmüştüm. 

"Ağlayarak bulurum diye düşünmüştün. Beni sevindirdin." 

"Sen gelene kadar gözümdeki yaşlar kurudu." Bu sözlerimin önü açıktı. Anlamış olmalı ki iç çekti. 

Ortamı saran sessizliği sehpaya uzanıp cheesecake almasıyla bozuldu. Kesmeden öylece koyduğum kalp şeklindeki cheesecake tabağına çatalla girdi. "Hımm... Bu efsane olmuş. Üzgünüm ama Dora zaten bunu hak etmemiş."

"Afiyet zehir zıkkım olsun Mert." 

"Bir gün bana eskisi gibi seslenmen için gün sayıyorum." Ne diyordum ki? İsmine aykırı bir şey miydi?

"O zaman kısa zamanda eskisi gibi hayatıma dön." Ellerime bakan gözlerimi yanıma çeviridiğim an büyü bozulurdu ama bunu bende istemiyordum. Eğer dediği gibi hayatından çıkacaksam biraz daha durmamın bir mahsuru yoktu. 

"Sana ilk yazdığımda kaygılarım çoktu. Seni o çöplükten alamamaktan korktum, yanına yaklaşamamaktan korktum. Şimdi derdinde bile yanında olmama izin verdiğin için teşekkür derim." 

"Eğer o gün mekan yüzünden ceza alıp hapishanede kalsaydım burada olamazdık. O iş yerinde devam etseydim bir çok şey olabilirdi ki sen bana iş imkanı da sağladın. Hayatımda çoğu şey yolunda gitmeyebilir ama yolunda giden şeyler senin sayende."

"Yolunda gitmeyenlere de müdahale etmek isterdim. İlk sağlığından başlardım, gerisi hallolur." 

UYUMSUZ MELODİ | TEXTİNGWhere stories live. Discover now