XVIII

669 40 0
                                    

"Yanımdasın, of ki ne of..."

❉⊱•═•⊰❉⊱•═•⊰❉⊱•═•⊰❉

Yanımda olmasını isteyen bendim. Gitmesini de istemeyecektim. "Sahnede bayıldığımın haberini mi aldın? Orada mıydın?"

"İzliyordum. Önce mikrofonu tutan elin gevşedi sonra sözler ağzında dolandı. Gözlerin kayıp, yere düştüğünde nasıl yanına koştuğumu hatırlamıyorum bile. İki gün önce kötü hissettiğini söylerken bu kadar etkilendiğini düşünmemiştim."

"Bayılmalarım sebep olmasına gerek yok ki." Kasvetle boğulmuş ortamı dağıtmak istedim. "Dondurmalarım." 

"Efendim." Ah gerçekten çok gergindi. 

"Dondurmalarımı diyorum. Erimeden yemek istiyorum. Eğer verirsen tabii." Olduğu yerden kalkıp ayak ucumdaki yemek servisini önüme gelecek şekilde çekti. Sonra poşetteki dondurmaları önüme serdi.

"Doktora sordum. Fazla yememeni söyledi ama orada iki kilo dondurma var." Kaşığı önüme koyup geri çekileceğinde göz göze geldik. "Hepsi-" 

İlk defa bu kadar netti. Fark etmeden yüzünü yüzüme fazla yaklaştırmıştı ve göz gözeydik. Sözleri yok olup gitti, geriye sadece onun gözlerinden okuduğum benim hakkımdaki hisler kaldı. 

Ben hala bakabileceğim tek yerde, gözlerindeyken onun gözleri yüzümü taradı. Bu kadar yakınımda olmasa olmaz mıydı? Biraz heyecan yapmış ve yeniden o ritimleri hissetmiş olabilirdim ki o an uyarıyla öten kalp ritimlerimi ölçen makine araya girdi. 

Transtan çıkmış gibi geri çekildi. "İyi misin? Ne oldu? Bu niye ötüyor?" Gülememem lazım gülmemem lazım. Makineye yaklaşıp eliyle kenarına vurdu. "Noluyor kızım bir şey desene." O an gülmeme engel olamadım. 

"Ne yapıyorsun ya? Sadece nabzım yükseldi. Rahat bırak makineyi, kıracaksın." Onun için makine şuan bozulan tüplü televizyondu. 

"Niye yükseldi de? Bir şey mi yaptım?"

"Oluyor öyle arada. Sinirlenince heyecanlanınca falan." 

"Niye sinirlendin ki şimdi?" Bu adam nasıl 28 yaşına kadar yaşamıştı ya? "Heyecanlandın..." Gözlerinin kenarının kıvrılmasından güldüğünü anladım. "...ben yaklaşınca heyecanlandın." 

"Dondurmalar heyecanlandırdı canım seninle alakası yok." O yerine geçip oturduğunda dondurmalara dönüp yemeğe başladım. 

"Hay senin dondurmana." Duymazlıktan gelip yediklerimin tadını çıkardım.

Bir süre sonra elimden aldıklarıyla keyfim bozulsa da iyi ki almıştı. "Şimdi uyuyorsun. Yarında eve gidip dinlenirsin." 

"Seninle ilk kez yüz yüze geliyorum. Biraz tadını çıkarmayayım mı?" Yüz yüze? 

"Peki, çıkar bakalım."

"Seni beğenmememden korktuğun için mi yüzünü göstermiyorsun?" Allah var yakışıklıya benziyordu. 

"Hayatına daha girmeden benden gidersin diye korkuyorum. Tabii tipimi de beğenmeye bilirsin ama en azından kalırsın." İşte buydu korktuğum. Ben kimden böyle kaçardım?

"Seni tanımama yardım et. Bu senin aleyhine bile olsa bunu benim için yap." 

"Gitmeyeceğine dair söz verdiğinde tamamen seninim. Şimdi bırak hasretim dinsin." Karşılık vermeden kanıma karışan ilaçların etkisiyle gözlerim kapandı. 

Üstüme yavaşça düşen gölgesini hissettim. Ardından elime bir sıcaklık düştü. Odayı kaplayan karanlıktaki tek güvenim oydu. Belki de yalnız hissetmemde ki tek dayanağım da... 

Kokusuyla beraber rüyama karışan bir sürü anı peşi sıra geldi. Önce çocukluğum sonra on dört yaşım kısa kısa önüme dizildi...

UYUMSUZ MELODİ | TEXTİNGWhere stories live. Discover now