65. || Kaza

158 12 0
                                    

Sakin sakin konuşacağız.
Karacayı kırmadan, onu telaşlandırmadan.

Akın kapıya tıklayınca kendimi bir garip hissettim. Büyüdüğü evinin kapısını çalıyordu, sanki hiç burda yaşmamış gibi.
Başımı sallayıp bu durumun en yakın zamanda çözülmesine dua ettim.

"Akın! Ceren! Geldiğinize sevindim, gel!"

Saadet abla Akını kollarına çekti ve onu hemen içeriye aldı. Sıra bana gelince banada sıkıca sarıldı ama ayrıldığımızda bana kocaman gözlerle baktı.

Tam sorgulamak istediğimde Sultan hanımın sesisi beni böldü. Başımı salonu çevirdiğimde Akın Babaannesiyle konuşuyordu. Soğuk ve mesafelidirler, eskisi gibi sıcak ve ailece değil.

"Kız Ceren!"

Saadet ablanın fısıltısı beni korkuttu bir an. Akını Babaannesiyle yalnız bırakıp hemen Saadet ablayı mutfağa kadar takip ettim.

"Efendim abla."

"Ceren... Benim bu sana anlatmam ne kadar doğru bilemiyorum-"

Kaşlarımı çattım. Bu Çukurda herkesin bir derdi vardı. Eskiden böyle değildi.

"Yok- Aman unut! Hiç konuşmadık say!"

"Abla deli etme beni, söyle ne söyleyeceksen."

Saadet tırnaklarıyla oynamaya başladı, bir yandam dudağını ısırdı, beni bile gerginleştirdi bu hareketlerle.

"Abla!"

"Babanın ölümü-"

Şimdiden gözüm seğirmeye başladı. Bu konuya girmeyelim. Nolursun- bu konu hakkında bir darbe daha alamam. Kaldıramam yani- yapamam.

"Amcanın odasında Baba-Babanın tesbihini buldum. O tespihi nerde görsem tanırım Ceren bak- biraz daha aradığımda bunu buldum."

Bana verdiği kâğıt parçasını titrek ellerle kapıp açtım ve korkarak okumaya cesaret ettim.

»Mücahit geçmişi biliyor.
Kaza gibi gözüksün.«

"Amca öldürdü Emmiyi."

Saadet abla korku dolu gözlerle bana bakıyordu ve herhangi bir tepki bekliyordu ama ben hiç bir şey yapamadım. Gözümün önü bulanmaya başladı ve etrafım dönüyordu ve en kötüsü;
O ses.
Kulağıma çınlayan o ses.
Silah patlaması sonrası o ses var ya-
Çınlaması hiç geçmeyen,
Adamı delirtecek derecede sesli.

Saadetin sesi kulağıma bulanık giriyordu ve bulanık çıkıyordu. Az önce duyduklarım hala kafamda yer alırken onun gereksiz sorularını cevaplayamazdım.

Bir an tökezledim ve elimle tezgaha tutundum.
Gözlerimi sıkıca kapatıp Babamı gördüm.
Kollarını açışını, Göğsünün delişini, Yere düşüşünü.

Derin bir nefes alıp Saadeti bir yana itip Salonu hedefe aldım. Hızlı adımlarıma rağmen bana herşey ağır çekim gibi geliyordu.

Salona varınca Akın Sultan hanımla konuşuyordu ve Karaca yanlarına durup havaya bakıyordu. Gözlerimin yaşlarla dolması beni engellemedi. Yaşlar yanaklarıma akınca bile gözüm kıpırdamadı.
İçimdeki yangını söndürmek için çok geçti.

Akının sesini duydum, ama ne dediği umrumda bile değildi. İkisinide ayırıp yolumu Karcaya buldum sonunda.

Karacanın gözleri benimkilere çarpınca kulağımda çınlayan o ses birden kesildi.
Bana o sinsi gülümsesiyle bakınca elim yanağına yapıştı.

"Ceren!"

"Ne yaptığını sanıyorsun?!"

Akından geri Karacaya döndüm.

"Asıl sen ne yapıyorsun?"

"Ne yapmışım ben?!"

Soruya bak.
Soruya bak ya.
Bir katilim arkasından köpek gibi gitmesi yetmiyormuş gibi Celasunu onum kollarına itti.

"Ceren, tatlım- Gel biz gidelim."

Yaş dolu gözlerle Akına baktım. Ne tatlısı ya?! Ne gitmesi?! Ben bunu bile bile nasış giderim?! Bunu nasıl unuturum ben!?

Akını kendimden itip hışımla o evi terk ettim. Arabanın anahtarları Akında olduğuna göre, yürüyerek Mahalleye indim. Akın arkamdan geldi ama ben arabanın sığmadığı sokaklara girince peşimi bırakmak zorunda kaldı.

Kaza gibi gözüksün.

Öyle de oldu.
Bir saçma sapan işte vurulmuş gibi gözüktü her şey, meğerse bu şeytanın planıydı baştan beri.
Ama dur sen-

Sen Ceren Savcıbeyi tanımıyorsun bile Amca.
Ama merak etme, çok yakın zamanda tanıyacaksın, hemde tanışacak son insan ben olacağım.

SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-Where stories live. Discover now