44. || bilmece

298 26 0
                                    

Cenazeden beri üç gün geçmişti.
Akının bana ne kadar az değer verdiğini üç gün önce öğrendim ve hala kendimi toparlayamadım.
Artık göz pınarlarım kurumuştur düşünmüştüm ama maalesef öyle değildi.
Şelale gibi yaşlar döküyordum her gün.

Hayatımda ilk defa böyle bir durumla karşı karşıya geldim. Ben ihaneti sadece filmlerden biliyordum ama şimdi burnumun önündeydi.

Sevdiğim adam kendini seçti.
Beni kurtarmak yerine- Çocuğunu kurtarmak yerine kendi götünü düşündü.
Beni ölüme terk etti şimdide karşıma dikilmiş hiç bir şey olmamış gibi devam ediyordu.

Hiç mi utanmıyordu ya?!
Hiç mi sızlamıyordu vicdanı?

Zil çalınca düşüncelerimden gerçeğe döndüm. Akını yada amcalarını cenazeden beri görmedim, görmek istemiyordum da.

"Ceren!"

Babam bana seslenince başımı salladım. Hayatta gitmezdim. Akını görsem acımadan öldürürdüm galiba. Yada ölmekten daha beter ederdim.

"Ceren Asya Savcıbey!"

Gözlerimi devirdim.
Yamaçın sesiydi bu. Yavaşça yatağımdan çıktım.

Salona girdim ve koltuğa oturdum. Ellerimi çeneme dayayıp sorgu altına çekilmemi bekledim. Salih, Cumali ve Yamaç benim her hareketimi dikkatle izlediler.

Hepsi bana bakıyordu. Sanki İstanbulun kirli sokağında yaralanmış bir kedi vardı karşılarında. Nefret ediyordum o bakıştan.

"Ne oldu? Ne istiyorsunuz?"

Diye tısladığımda Cumali abi elleriyle gergin bir şekilde yüzünden geçti.

"Onu sen anlatacaksın Ceren. Ne oldu sana?"

Ağızımdan ironik bir kahkaha kaçtı. Yamaçın ciddi ifadesini fark edince o kahkaha kesildi.

"Ciddi misin sen?"

Yamaç başını sallayınca hışımla yerimden kalktım.

"Kulkan beni-"

"Onu demiyorum Ceren."

Salonun köşesinde Babamı görünce geri koltuğa oturdum. Cumali abi gözlerimi takip etti ve Babamdan biraz müsaade istedi.
La havle-

"Kimseyi görmek istemiyormuşsun."

Kollarımı kavuşturdum ve sessizce başımla onayladım. Görmek istemiyorsam istemiyorum. Sana ne bundan?

"Neden? Akın perişan oldu-"

"Pardon ya! Akın Koçovalı perişan olduysa benim hatamdır ya pardon abi bilemedim!"

"Gelin!"

O lafı duyunca gözlerimi Cumali abiye kilitledim.

"Ne Gelini lan? Ne Gelini?!"

Diyip yerimden zıpladım. Cumali abiye doğru yürürken Salih beni kolumdan tutup durdurdu. Kendimi sinirli bi halle Salihin elinden çözdüm ve Yamaçın sesine döndüm.

"Seni bu kadar kızdıracak ne yapmış olabilir Ceren?"

"Yapmadı. Hiç bir şey yapmadı."

Doğrusu buydu zaten. Kılını bile kıpırdatmadı. Benim canımı yok saydı, çocuğunu yok saydı- Akın işte.

"Ceren- Daha bir hafta önce seni istemeye gelecektik, ne oldu anlat hep beraber konuşalım kızım."

Salih abiye baktım. Olmaz. Selim abi hamile olduğumu biliyordu, şimdi bunlara bütün hikayeyi anlatamazdım.
Zaten içim içimi yiyordu.

"Yok ben- çıkın. Lütfen gidin. Yapamıyorum."

"Ceren.. Salih haklı, gel konuşalım."

Yamaçın sakin sesini duyunca başımı salladım. Belliki rahat bırakmayacaklar.
İyi o zaman. Konuşalım.

"Bir ay önce Babama her şeyi anlattığımdan önce- hamile olduğumu öğrendim."

Salihin gözleri kocaman oldu. Yamaç Cumaliyle bakıştı ama kimse bir laf bile etmedi.

Elimi karnımdaki yaraya koyunca herkes anladı tabi. Cumali abi bi sandalyeye oturup gözlerini kapattı. Yamaç ise bana çatık kaşlarla bakakaldı, tıpkı Salih abi gibi.

"Yalnız bunun sorumlusu Kulkan değil abiler."

Şimdi her çift gözü üstümde hissediyordum.
Ceketimi askıdan aldım ve soğuk bir ifadeyle Yamaç abiye baktım.
Bu salaklardan biri anlarsa, o kişi Yamaçtır.

"Oysa herkes öldürür sevdiğini.
Ama herkes öldürdü diye, ölmez."

Diyip kapıyı ardımdan çarptım ve Koçovalıları evde bir bilmeceyle yalnız bıraktım..

SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-Where stories live. Discover now