13. || A.K

548 34 4
                                    

Gözlerimi açıp etrafa bakındım. Son ne yaşadığımın farkındaydım. Başım çok ağırsada, ben kaçırıldığımın farkımdaydım. Babam beni bundan korumak istedi, fakat bu beni bu durumlara hazırlamadığının anlamına gelmiyordu. Sakin ve kooperatif olacaktım.

Etrafa bakınınca hiç de fena gözükmüyordu bu ev. Kocaman bir havuzu görebiliyordum pencereden. Oturduğum koltuk da yumuşacıktı.

"Çay içer misin prenses?"

Derin sesi duyunca yerimden sıçradım. Bir adam bana yaklaştı, ellerinde çaylar. Saçları gri ve siyah arasında bişeydi, ve yüzü darma dağındı.
Pis dövmüşler bunu.

"Kimsin sen?"

Karşımdaki adam yerine oturup çayına iki şeker katıp karıştırmaya başladı. Çay kaşığı her dönüşte bardağa çarpıp bir ses çıkarttı. Nedense o ses beni baya bir gerdi-
Adamda bunun farkındaydı. Sırıtarak gözlerime baktı ve kaşığını kışkırtıcı bir şekilde çevirmeye devam etti.

Sinirim tepeme çıkınca çayı elimin tersiyle masadan fırlattım ve derince gözlerime baktım.
Sakin olmak bu değildi herhalde-

"Kimsin, lan?"

"Azer ben. Azer Kurtuluş."

Gözlerimi kıstım. Azer Kurtuluş mu? Azer yere dökülmüş çaya baktı ve başını salladı.

"Olmadı ya Cerencim."

Şivesi vardı. Adana gibi geldi- Bir dakika ya? Bu adam benim adımı nerden biliyordu?

"Ne?"

"E çayı döktün-"

Allahım daha ne tiplerle karşılaşacağım bu ortamlarda ya? Çayını dökmüşüm-

"Sende beni gecenin yarısında kaçırdın!"

"Doğru- Hak veriyorum sana. Korkuttuysak affet, derdim zaten seninle değil prenses."

"Kiminle derdin paşası?"

Diyip şivesini taklit ettim. Azerin yüzünde kocaman bir gülümse çıktı. Komik buluyordu galiba salak.

"Sevdim seni vallaha bak-"

Gözlerimi devirdim. Azer ciddileşip yerinden biraz öne kaydı ve ellerini birleştirdi.

"Akın Koçovalı. O Akın bana malımı getirene kadar seni burda tutacağım."

"Akın mı? Benim Akınla ne alakam var?"

Azer kaşlarını çatıp koltuğuna yaslandı ve elleriyle her şey ortadaymış gibi işaret etti.

"Sen Akının sevgilisi değil misin kızım?"

"Değilim."

"Hee dün öyle gözükmüyordu- Sevgilisi değilsen yakında olursun kardeşim! Akın buraya gelecek, malımı getirecek ve seni alacak. Bu kadar-"

İyi. Koltuğa yaslandım ve çayımı içtim, Azerde beni gözetledi. Ne yapsaydım? Adamda bana zarar verecek hal yoktu.

"Yalnız sen yanlış kızı kaçırdın paşam-"

"Nedenmiş o?"

"Benim Babam Emmi. Onun bundan haberi olduysa senin belanı sik-"

"Höst!"

Gülümseyip gözlerimi kırptım Azere. Doğrusu buydu. Babam en az akşama benden haber almazsa İstanbul'un altını üstüne getir ama mutlaka beni bulur. Azeri ne yapar bilmiyorum, sonu iyi olmayacağını kesindi yalnız.

Azer kalktı ve terasta birini aradı. On dakika boyunca el hareketler hiç durmadı. Yüzüde sinirden kırmızıya dönmüştü. Galiba Emminin kim olduğunu soruşturuyordu bu salak.

Akının sevgilisiymiş. İnşAllah Akın bir bok yemeden beni burdan çıkarır. En az üç güne gelmezse bırakırdı zaten. Yada işine yaramadığım için beni öldürürdü.

Azer içeriye dalıp yine karşıma oturdu. Sakalımdan geçip beni imeceledi, bende onu. Garip bir tipti.

"Akının geliyor-"

Başımı salladım. Ne kadar çabuk. Tam kalkmak istediğimde Azer bana otur diye bağırdı.
Yerimden sıçradım ama oturmadım.

"Senden korkmuyorum Azer Kurtuluş."

Azer kalkıp gözlerime baktı.

"Ben istiyorum diye korkmuyorsun prenses, yoksa istesem-"

Beline uzanıp siyah silahını çekip emniyeti geriye çekti ve soğuk namluyu alnıma dayadı.
Boğazım bağlandı bir an. Hiç kimse hayatımda bana silah doğrultmadı-

"Korkma Cerencim."

Azer silahı masaya koydu ve yerine geçti. Ben yutkundum ve yavaşça geri koltuğa oturdum. Az önce ne olduğunu düşününce midem bulanmaya başladı. Kim bilir o silahtan kaç insan öldü, bir parmak oynatışla benide o listeye ekleyebilirdi.

"Sen asıl Akından kork-"

Soğuk gözlerle başımı karşımdaki adama çevirdim. Akın manyaktır ama asla kadınlara yada çocuklara dokunmazdı.

"Ne anlatıyorsun sen?"

"Demem o ki, kendi Dedesine ölsün diye pusu kuran adam benden daha tehlikelidir."

Gözümden bir yaş aktı.

"Ne?"

Kapı çalınca Azer yerinden kalkıp kaşlarını oynattı.

"Seninki geldi."

Başım çatlayacaktı. Ne demek Akın İdris amcaya pusu kurdu- Akının İdris amcanın ölümünde bir payı mı vardı? O yüzden mi vicdan azabı çekiyor-

»Benim yüzümden«
Gerçekten onum yüzündendi. Ben ne biçim işlere bulaştım böyle?! Gözlerimden akan yaşları bir türlü durduramadım. Ağlamaktan baş ağrım daha da fenalaştı, Allahım ben bu bilgiyle ne yapayım şimdi?

Gidip Yamaça söylesem Akını sağ bırakmazdı.
Sağ bıraksın mı ki? Bıraksın.
Yeğeni sonuçta.. ama Akın da dedesine kıydı. Niye ona kıymasınlar-?

"Ceren?"

Arkamı döndüğümde Akını Azerin yanında gördüm. Koltuğa tutunaraka ayağa kalktım ama Akın Azere döndü ve yakasına yapıştı.

"Ne yaptın lan kıza? Niye ağlıyor-"

"Bişey yapmadım, yaptım mı prenses?"

Azer bana seslenince başımı hayır yerine salladım. Akın o prenses lafını duyunca gözü seğirmeye başladı ve birden Azerin suratına bir yumruk yapıştırdı.

"Bir daha! Bu kıza! Yaklaşmayacaksın!"

Akın her defasında Azere vurunca ben bir adım geriye attım. Keşke Babamın sözünü dinleyip Akından uzak dursaydım.

"Bittin mi?"

Akın bana döndü ve hemen Yutkundu. Benim burda durduğumu unuttu galiba. Eline bakınca Azerin kanını pantolonunda silip beni kolumdan dışarıya çekti.

Dışarda yine durdu ve yüzümü ellerinin arasına aldı ve telaşlı bir bakışla gözlerimi deldi.

"İyisin dimi? Bişey yaptı mı sana-"

"İyim Akın."

Diyip kendimi Akından çözdüm ve siyah mercedese ilerledim..

SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-Where stories live. Discover now