23. || K.E

447 24 7
                                    

-C E R E N-

Kahvede oturup Koçovalıların tartışmalarını dinliyordum kaç saattir. Yok Çağatay bitmiş kardeşi başlamış- Yok Cumali abi çok düşüncesiz hareket ediyormuş bilmem ne.

"Abi!"

"Bebe! Vallaha dalarım Bebe!"

Gözlerimi devirip Akına baktım. O da bütün bundan sıkılmıştı. Babam ise araya girmek için doğru zamanı bekliyordu. En büyükleriydi sonuçta, o çözemezse başka kim çözer ki?

Babama ben gidiyorum diye işaret edince o sadece başıyla onayladı. Son çatışmadan sonra iki ay geçmişti ve Babam beni artık korumasız Çukura bırakıyordu.

Kahveden çıktığımda telefonumu çekip Akına mesaj attım.

»Geliyor musun?«

„sonra görüşürüz. Şimdi gidersem banada laf sokarlar."

Oflayıp telefonu kapattım. Neyse, yapacak şey yoktu. Belki Karaca daha iyi moddadır. Telefonu yeniden cebimden çıkarıp sevgilimin kardeşini aradım.

"Ceren? Naber?"

"Hiç Karaca, ya siz müsait misiniz? Gelebilir miyim? Mahalle baya bi karıştı da-"

"Gel tabi! Gel takılırız."

"Tamam. Gelmem yirmi dakikayı bulmaz."

Vedalaştıktan sonra doğruca Koçovalıların evini hedefe aldım. Kulaklarıma müziği takıp içten şarkı söyleyerek tanıdığım yolu takip ettim.
Çukurda bana selam vermeyen kişi kalmadı vallah. Emminin kızı olmak buydu herhalde.

Herkesin gözü üstümdeyken Koçovalıların torunlarla birlikte olmam o kadar riskliydi ki.
Ama Aşk işte, kime düşeceğine biliyor ki insan.

Tam eve inmek istediğimde önümü siyah bir araba kesti. Çatık kaşlarla içerde kim oturduğunu çıkarmaya çalıştım.

"Ceren Savcıbey! Seni bulmak ne kadar zormuş ya-"

Şaşkınca arabadan inen adamı izledim. Üstünde takım elbise, genç ve bir yerden tanıdık geliyordu.

"Pardon biz tanışıyor muyuz?"

Adam bana yaklaşınca ben bir kaç adım geriye attım. Bu manyak herif kimdi hiç bir fikrim yoktu ama gözleri beni çok korkuyordu.

"Kulkan Ben. Kulkan Erdenet."

Ha siktir-

"Peki benden ne istiyorsun?"

"Öncelikle bir kahve, yada rakı- sen nasıl istersen."

Manyak mı bu herif? Bana bir adım daha yanaşınca sokakta durakaldım. Yerimden kıpırdamadan etrafa bakındım. Şimdi imdat diye bağırsam evin kapıdaki oğlanlar beni duyardı ama ben susmayı tercih ettim.

Ne kadar korksamda bu adam ayağıma gelmişti ve beni kaçırmak isteseydi çoktan yapardı.
Belki abilerin sorunlarını ben çözebilirdim bu şansla.

"Ne dersin Ceren? Bir kahve içelim mi?"

Kulkanın siyah gözlerine baktım ve başımı evet yerine salladım.

"İçelim."

Yüzünde bir gülümse büyüdü. Benim için arabanın kapısını açtı ve sonra da kendi bindi. Kendimden büyük bir işe girdiğimi biliyordum ama bu herif basbayağı hoşlanıyor benden.
Bunu fark etmemek için kör olman gerekirdi.

Ne zararı olurdu yani? Biraz konuşup planlarını öğrensem. Bana Herşeyin detayını vermeyeceğini bende çok iyi biliyordum ama en azından abilere bir yardımım dokunmuş olurdu.

Arabada müzik çalıyordu ama telefonumu hala duydum. Karaca arıyordu. Kulkan ekrana bakınca hemen Karacayı meşgule attım ve telefonu tamamen kapattım.

"Çıksaydın."

"Yok- Zaten önemli değil."

Araba durunca emniyet kemerimi çözdüm ve tam inmek istediğimde Kulkan koşa koşa kapıyı benim için açtı. Gülümseyip teşekkür ettim ve onu kahveye kadar takip ettim.

Boğazı gören bir yerdi, hava daha serin olduğundan içeriye oturduk. Garson bize menüyü dağıttı ama benim ne içeceğim belliydi bile.

"Türk kahvesi, sade olsun."

Kulkan da aynısını sipariş etti ve şimdi bütün dikkatini bana yönlendirdi.

"Hiç korkuyor gibi görünmüyorsun Cerencim."

"Korktuğumu kim söyledi Kulkancım?"

Karşımda oturan adamdan bir kahkaha çıktı. Ben masadan ona doğru yaslanınca o da aynısını yaptı.

"Sen neden bana geldin? Çukurda onca insan varken, Koçovalıların torunları varken, niye ben?"

Kahvelerimiz gelince Kulkan önce fincanından bir yudum alıp sonra elini masaya koyup, ciddice gözlerime baktı.

"Çünkü başka kimse ilgimi çekmedi."

Açık açık da söylüyordu puşt.
Kaşlarım şaşkınca kalktı ama hemen kendime gelip sahte bir gülümse taktım yüzüme.

"Sende benim ilgimi çektin. Çukura ilk geldiğinde.. Kahveden izledim."

Kulkan o günü hatırlayınca derince gözlerime bakıp sakalından geçti.

"Kusura bakma ya- O gün tatsız bi olay yaşandı."

"Aman- vurduğun çocuktan zaten nefret ediyorum."

Kulkan gülünce bende hafiften takıldım. Kahvemden bir yudum alıp karşımda oturan adama baktım. Saçlarımı arkaya atıp başımı yana koydum. Kulkanın gözleri hemen çıplak boynuma düştü. Neden bilmiyorum ama erkekler bundan gerçekten etkileniyorlar.

"Aslında benimle Çukur hakkında konuşursun diye düşündüm ama sen-"

"Çukur beni ilgilendirmez. Babam öyle istiyor diye ordayım."

Kulkan gülümseyip elini elimi üstüne koydu. Şimdi iş boka sarmaya başlıyordu. Yutkundum ama gergin olduğumu asla göstermedim.

"O zaman seni bugün bana davet ediyorum. O harabede kalman izin vermem."

"Ne kadar istesemde-"

"Desi yok. Bu gece benim misafirimsin."

Babam beni öldürecek, o öldürmezsede Akın yapardı.

Dudaklarıma bir gülümse takıp başımla onayladım.

"Öyle olsun Kulkan."

Kulkan hesabı istedi ve kahvelerimizi ödedikten sonra beraber arabaya bindik..

SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-Où les histoires vivent. Découvrez maintenant