yirmi sekizinci bölüm.

492 37 1
                                    

"Ve Zehre, o yem sensin."

|~|

Duyduklarım kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. Birkaç saniyemi yalnızca dediklerini sindirmeye harcarken Pars, araya girmişti.

"Size bunun aptalca bir fikir olduğunu söylüyorum, beni artık biriniz dinleyebilir mi? Asi'yi tehlikeye atmayacağımı biliyorsunuz."

Ian kaşlarını çattı. "Başka şansımız olmadığını söyledim. Ayrıca daha iyi bir planın varsa, buyur?"

"Planını siktirtme Celâl." dedi, dişlerinin arasından. Tek elini uzatarak bakmadan beni işaret etti. "Sikik sokuk ihanet olaylarına onu alet etmeyeceksin. Bunu sana söyledim."

"İhanet benim ihanetim mi sanki Pars? Nil de ben de senin nefretini taşıyoruz."

"Ben o nefreti, herhangi birinizi tehlikeye atarak göstermiyorum!" dedi, sesini yükselterek. Normalde hep sakin olan taraf gibiydi fakat bu sefer bu rolü üstlenmemişti. "Hiçbir zaman," diye devam etti. "Hiçbir zaman konuşmadım bu konu hakkında. Çünkü umrumda bile değil amına koyayım! Görmüyor musunuz bunu?! Konuyu açmaya devam ediyorsunuz, sürekli. Bir kere susmadınız, bir kere olsun vazgeçmediniz tüm bu şeylerden. Oyun mu oynuyoruz anasını satayım?! Dört yıl geçti, dört yıl! Kesin artık sesinizi! Aynı şeyin tekrar tekrar yaşanmasını mı istiyorsunuz?!"

Sustu. Dili sussa bile gözleri ile konuşmaya devam ediyor gibiydi fakat bu odada onun gözlerinin dilini bilen kimse yoktu. Hepimiz, o sustu sandık fakat o bize anlatmaya devam etti. Biz onun gözlerine gelince sağır kesilmeyi seçtik.

Çok geçmeden ise oturduğu sandalyeyi geriye doğru sertçe iterek ayağa kalktı ve üst kata çıktı. Gidişini takip eden gözlerimi sıkıntıyla kapatıp açarak iç çektim ve masaya döndüm.

"Önce sizi mi dinlemeliyim yoksa yanına mı gitmeliyim?" diye bir soru attım ortaya çünkü bu ortama yabancı kalan tek kişi bendim. Neler döndüğünü ya da ne olduğunu bilmiyordum, açık olacaksak geçmişi kurcalamayı da pek sevmezdim fakat sanırım belli başlı açıklamalara ihtiyacım vardı ve bu açıklamaları önce kimden duymam gerektiğine emin olmalıydım.

Ian omuz silkti, Nil ise suyundan bir yudum daha alarak bana döndü. "Onunla konuşsan daha iyi olur sanırım, içini dökmeye ihtiyacı olabilir."

"Çok yakın sayıldığımızı düşünmüyorum," dedim olanları bir kenara bırakarak. Beni kendine içini açacak kadar yakın görüp görmediğini bilmiyordum, sonuçta aramızda olan şeyler karmakarışıktı. Evet, onun benim hayatımın kendisi olduğunu söylemiştim fakat tüm bu hislerin onda olup olmadığını bilmiyordum.

"Yine de, Zehre, sadece seninle konuşmaya açık olduğunu düşünüyorum. Bizimle konuşmak istemez."

Nil'in cümleleri birkaç saniye daha düşünmeme sebep olmuştu. Arkasından ise derin bir nefes soluyarak ayağa kalkmış ve ağır ağır merdivenleri çıkmıştım. Açık olan tek kapı, uyuduğum odaya aitti. Aralıktan içeri baktığımda ise koltukta oturmuş ve kafasını duvara vererek tavanı izlediğini görmüştüm. Yüzümdeki ifade anlamsız bir şekilde hüzünlü bir hal alırken kapıyı yavaşça ittirdim. Çıkan korkunç gıcırtı sesi ile birlikte bakışları kapıya doğru kaymıştı, beni görünce ise duruşunu düzelterek daha normal bir tavırda arkasına yaslanmıştı.

Karamelli Dondurma.Where stories live. Discover now