dokuzuncu bölüm.

1K 101 4
                                    

"Asi," dedi yavaşça. Ses tonu zihnimin içinde kırmızı alarm etkisi yaratıyordu. "Ben Tuna değilim ama inan bana karşıma çıkarsa bir daha Tuna diye biri kalmayacak."

|~|

Dişlerimi hırsla alt dudağıma geçirirken içinde kıyametler kopan midem acı acı bağırıyordu. Zorlukla yutkunurken derin nefeslerim eşliğinde şiddetle inip kalkan göğsümü dizginlemek adına elimi göğsümün üzerine koydum. Telefonu düşürmemek adına sıkıca kavrarken kulağıma dayadım. Kendimi bayılacak gibi hissediyordum.

"A... Alo?" dedim, kendimi zorlayarak. Sanki bütün kelimelerim birer toplu iğneye dönüşmüş ve tek tek boğazıma batıyordu.

Kendi kanımın tadına bakıyordum.

"Neredesin?" dedi kısa keserek. Beklediğimin aksine sert bir ses tonu yoktu, hattâ oldukça nazik kalmaya çalışıyor gibiydi. Fakat sinirliydi. Nefes alıp vermesinden bunu anlayabiliyordum. Tıpkı babam gibiydi.

"Ben..." Nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Birkaç dakika boyunca cevap vermemi bekledi fakat ben cevaplamayınca derin bir nefes aldı.

"Telefonu ayık birine verir misin?"

Birkaç saniye durduktan sonra elimi kabinin bir duvarına yaslayarak ayağa kalktım ve tuvaletten çıktım. Lavabonun önünde makyajını tazeleyen kısa, sarı saçlı kıza ilerlerken midemden yükselen bulantı ile yeniden yüzümü buruşturdum. Kız, oldukça samimi bir gülümseme ile bana döndü. "Yardımcı olabilir miyim?" Başımı sallayıp telefonu ona uzattım ve ellerimi lavaboya dayayarak derin nefesler almaya başladım. Birkaç dakika boyunca telefonda konuşmuş ve arkasından bana dönmüştü.

"Canım, ne içtin sen böyle?" Nazik bir tavırla koluna girmemi sağlayarak ayakta durmama destek olduktan sonra benimle birlikte yavaşça yürümeye başladı. Boyu neredeyse benimle aynıydı.

Yeniden yüksek sesli ortama girdiğimizde boş koltuklardan birine geçmiştik. İnsanlar ile temas halinde olmaktan pek hoşlanmasam da şu an kafamı sabit tutmam gereken bir yer olması gerektiği için başımı hafifçe yan yatırıp kızın omzuna yasladım. O ise bunu hiç yadırgamadan kendi kafasını benim kafamın üzerine yaslamıştı.

"İlayda ben." dedi sevecen bir tonda.

"Zehre," diye karşılık verdim. Sesim çatlamıştı.

Kaç dakika böyle kaldık bilmiyorum ama neredeyse uyumak üzereyken karşımda duran adam ile birlikte kız, kafasını kaldırmıştı. Doğrulmaya çalışmıştım fakat artık mavi zehrin etkisini her zerremde hissediyordum. Güçlükle derin bir nefes solurken birisi hafif bir güç uygulayarak kolumu tutmuştu. Yarı aralık duran gözlerimi iyice açmaya çalışırken ayağa kalkmıştım. Tuttuğu kolumu omzunun üzerinden atarken ayaklarımın birden havalanması ile birlikte çığlık atarak tırnaklarımı tişörtüne geçirdim.

"Sadece arabaya kadar." dedi yatıştırıcı bir tonda.

"Hayır," diye karşı çıktım. "Ben... Ben orospu değilim. Beni öylece alıp götüremezsin."

Çoktan yürümeye başlamıştı.

"Seni burada bıraksaydım daha kötü şeyler olurdu, Asi. Hem beni sen aradın-"

"Zehre," diyerek araya girip onu düzelttim. "Adım Zehre. Bana Asi deme."

Burnundan derin bir nefes verdiği sırada neredeyse yarı çıplak vücuduma çarpan soğuk hava ile irkilmiştim. Beni sıkıca saran kollarından kurtulmak adına kendimi geri çekmeye çalışırken karşı koymayıp beni ayaklarımın üzerine indirdi. Topuklu ayakkabılar ile yürümek pek kolay değildi.

Siyah, spor bir arabanın önündeydik. Kapıyı açarak oturmamı işaret ettiği sırada ona kötü kötü bakıp koltuğa oturdum. Ben binmesi beklerken o, ters bir şekilde dizlerinin üzerine eğildi ve topuklu ayakkabılarımın bağcıklarını çözmeye başladı.

Çıkardığı ayakkabıları ayağımın ucuna, arabanın zeminine bırakıp yeniden doğruldu ve kapımı kapatıp sürücü koltuğuna geçti.

Arabayı çalıştırırken derin bir nefes aldı.

"Pekâlâ, sanırım bu kötü sonuçlanmış bir randevu."

|~|

Karamelli Dondurma.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin