on birinci bölüm.

1K 88 7
                                    

18 Kasım 2020,
02.58~

"İçmek istemediğine emin misin?" dedi, Tuna. Elinde bir bira şişesi vardı. Arasında beş yaş olduğu ve henüz 15 yaşında olan kuzenine karşı saplantılı düşüncelerine engel olamıyordu. Evet, beş yaş ve aralarındaki akrabalık ona göre bir sorun değil fakat her zaman göz ardı ettiği zehirli gerçek karşısındaki kızın hâlâ küçük bir çocuk oluşuydu. Bunun bir dönüşü olamazdı.

Asi, titrek bir nefes alarak üşüyen avuçlarını bacaklarının arasına soktu. "İçemem, Tuna abi. Bu kafa bulandırıyor, kafam bulanırsa derslerime çalışamam ki."

Sırıttı. Oysa sadece kafasını bulandırmak istemiyordu. Yarı mayhoş kafasını kaldırdı ve yanındaki taşın üzerinde oturan kızı kendine doğru çekti. İlk başta bunu bir tür sarılma sanan Asi, tepkisizce bekledi fakat az sonra dudaklarına dayanan bira şişesinin ağzıyla birlikte dondu. Herhangi bir karşılık vermesine kalmadan dudaklarının arasından giren zehir, onda bir tür kusma isteği uyandırmıştı. Fakat Tuna durmadı. Yarım şişeden fazla olan biranın tamamını kıza içirdi.

Henüz alkole dayanıklı olmayan küçük beden, kalan hayatını sadece bu şişeye sığdırmayı seçti.

Ve bu, onun suçu bile değildi.

günümüz~

"Mavi Şeytan ne, Asi?" diye yeniledi sorusunu. Kendimi zorlayarak yutkundum. Bunu bilmesine gerek var mıydı? Benim iradesiz bir aptal olduğumu düşünecekti. Ki, öyleydim.

"Kokteyl," dedim yavaşça. "Bir tür kokteyl."

"Salak gibi mi görünüyorum, çocuk? Bir kokteyl seni bu hale getiremez."

"Eve gitmek istiyorum. Mesajlaşırken daha iyiyim." Bana anlamsız gözlerle baktı. "Ne? Şu an çıkartma atamıyorum, resmen görüldü attım sana."

Kafasını olumsuzca iki yana salladı ve arkasını dönerek arabaya ilerledi. Çıplak ayaklarım ile kirli çimene basarak penguen gibi peşinden yürüdüm ve arabaya geçip benim tarafımdaki kapıyı kapattım.

Pars, ona tarif ettiğim gibi arabayı evimin bir sokak gerisinde durdurmuştu. Kuru bir veda sonrası ayakkabılarımı elimde tutarak arabadan indiğimde arka bahçeye doğru ilerledim fakat hâlâ etkisinde olduğum hap ile bu ağaca tırmanacak olursam düşüp bir yerlerimi kırmam çok olasıydı. Çantamın içindeki anahtarımı çıkarıp sessiz olmaya dikkat ederek kapıyı açtım. Beni sessizlik içinde karşılayan evi bayık bakışlarla taradıktan sonra aynı sessizlik içinde odama çıktım.

Üstümdeki ince askılı elbiseyi çıkarıp tazmanya canavarı baskılı, açık sarı pijama üstümü ve aynı renk olan kısa şortumu giyindim. Sürekli sprey sıkmaktan sertleşmiş koyu kahve saçlarımı tepemde dağınık bir şekilde topuz yaptım ve makyaj masama oturdum.

Aynadaki aksime bakarken derin bir nefes soludum ve makyaj temizleme suyumu pamuğa damlatarak yüzümdeki fondöteni temizlemeye başlamıştım. Yüzümdeki ince katman silindikçe ortaya çıkan hafif pürüzlü tenime bakarken içimdeki kara leke büyüyor gibi hissediyordum. Zehirli bir kanser gibi değdiği yeri yakıyor ve hareket etmemi zorlaştırıyordu.

Yüzümdeki tüm kimyasallardan kurtulunca bakışlarımı aynaya çevirdim. Gözlerimin altı morun koyu bir tonuydu ve neredeyse siyah olacaktı. Haftalardır doğru düzgün uyumuyordum, sürekli evden kaçıp içiyordum ve bugün hiç başlamamam gereken başka bir şeye daha başlamıştım. Kustuğum için bir kısmını dışarı atmıştım fakat yine de damarlarımda dolaşan sızıyı hissedebiliyordum. Beklediğimin aksine, bedenim bu yabancı maddeye karşı büyük bir tepki vermemişti. Günlük bir rutin gibi karşılamış, gözümün önündeki ve zihnimi çevreleyen bulanık sis dışında herhangi bir tepkime vermemişti.

Anlık bir karar ile birlikte makyaj masamdan kalkarak çantamı açtım ve öylece içine attığım şeffaf poşeti elime aldım. İçinde iki hap daha vardı. Herhangi bir kokuya sahip değildi, dışarıdan bakınca baş ağrım ve stresim için kullandığım ağrı kesicilere benziyordu fakat bana kattığı tek şey daha fazla baş ağrısıydı. Çantamın içinde, ped paketlerimin ve bazı özel eşyalarımın olduğu küçük bölmeyi açarak paketlerden birini aldım. Pembe bir bantın takılı olduğu paketi açtım ve içinde duran sigaraların yanına hapları da koyarak paketi geri kapattım ve çantamın içine koydum.

Kafamı yastığa koyup birkaç saniye tavana baktıktan sonra komodinin üzerinde duran telefonumu elime alarak mesaj sayfasına girdim.

Siz; İki hafta sonra buluşabiliriz

Siz; Ve bu sefer kötü sonuçlanmış bir randevu olmayacağına emin olabilirsin

|~|

Karamelli Dondurma.Where stories live. Discover now