yirmi yedinci bölüm.

566 41 1
                                    

İçimde kocaman bir dart tahtası vardı.

Ve adı da, 'Duygularımın Rengi' idi.

Babam bana küçükken bir kaldırım serçesi olmam gerektiğini söylerdi. Öyle bir şey yoktu, elbette fakat babam hayal gücümü geliştirmemi istediği için sürekli olarak birlikte böyle hikâyeler uydururduk.

Evet, eskiden babamla yakındık.

Ya şimdi neredesin baba?

Kaldırım serçesi cesur.

Kaldırım serçesi korkak.

Kaldırım serçesi mutlu.

Kaldırım serçesi ağlıyor.

Kaldırım serçesinin, her zaman, sığınacağı bir kaldırıma ihtiyacı var.

Dart tahtasına bir ok fırlattım. Renklerin tümünü es geçti ve birinde durdu. Tahtaya saplanırken çıkardığı o sesi dinledim.

Kırmızı.

Kırmızı renge büründüm, o rengi hissettim, o renge sığındım ve o renk ile yaşamayı öğreneceğime söz verdim.

Bir silah patladı, ucunda üç kişi vardı.

Geçmişim, şimdim ve geleceğim.

Korku muydu bu his, yoksa kaybetmek miydi?

Bir kumar masasında, şanssızdım bu kez.

Fakat geçmişim bir bağımlı.

Geleceğini kurtarmak istiyorsan önce geçmişinden, bağımlılığından kurtulmalısın.

Kurtulabilirsen. 

|~|

Geri çekilen ilk kişi Pars oldu. Geri çekilmesine rağmen yüzlerimiz arasında birkaç santim vardı. Aldığım derin nefeslerle göğsüm kalkıp iniyor ve her bu hareketi tekrarladığında onun göğsüne sürtünüyordu. Aslında sadece birkaç saniye süren bu yakınlaşma değildi nefesimi bu kadar kesen. Zihnime düşen karanlık kolların bir oyunuydu. Boğazımı sıkıyorlardı.

Kapıdan gelen takırtı ile birlikte birbirimizden uzaklaşırken tek kelime etmeden tezgâha dönmüştüm. O ise büyük ihtimalle banyoya, yüzünü temizlemeye çıkmıştı. Dudaklarım sanki aleve değmiş gibi yanıyor ve sızlıyorlardı. Önümdeki hamuru yeniden yoğuracaktım fakat tüm bunlar olurken çoktan kendi kendine kabardığını farketmiştim.

Kafamı acilen toplamalıydım.

Pizza yapmak yerine hamur üstüne menemen yapıp masaya koyacak bir kafadaydım.

Ian eve girdikten sonra bir süre ikimize de laf atmıştı fakat herhangi bir karşılık alamayınca küçük bir oğlan çocuğu gibi küsüp oturmuştu. Ben ise pizza hazır olana kadar fırının önünden asla ayrılmamıştım. Sebebi elbetteki pizza değildi. Salona girdiğim anda deri değiştirip bir domatesten farkımın kalmayacağını biliyordum. Yine de, bu olay, mutfakta kendi kendime düşünürken de gerçekleşiyordu. Yani, her türlü kızarıyordum.

Pizza hazır olunca masayı hazırlamaya girişmek için arkamı dönmüştüm ki Pars'ı buzdolabının yanında, duvara yaslanmış ve kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde beni izlerken görmüştüm. Aniden görmem ile bir adım geri gitsem de yüzümdeki ifade şaşkınlık değil, daha çok utançtan ibaretti.

Karamelli Dondurma.Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ