üçüncü bölüm.

1.3K 148 23
                                    

Siz; Gynağdnn canım

Okulun servisine binerken bakışlarım telefonun ekranındaydı. Takma tırnaklardan kurtardığım tırnaklarımı kemirerek en arka koltuğa geçtiğimde telefonum, ondan gelen mesaj ile titremişti.

Tdk; Okula mı gidiyorsun

Siz; Evet

Siz; Ayıp bu arada iki n'li günaydın yazdım sana o kadar cevap bile vermedin

Onun mesajını beklerken ekrana düşen başka bir bildirim ile birlikte ekranı aşağıya kaydırdığımda gördüğüm isim karşısında donup kalmıştım. Ağzımdakı acımsı tattan kurtulmak adına zorlukla yutkunurken refleks ile boynumu ovuşturdum.

05****-; Babama söylemek ile benden kurtulacağını düşünmek bir aptallıktı.

05****-; Hoş, umrunda da olmadı zaten.

05****-; Başka ne gibi şeyler kaldı? Merak etme, zevkle onlardan da kurtulurum Asi.

Attığı mesajları tekrar tekrar okurken serviste olmasaydım gözyaşlarına boğulacağıma adım kadar emindim fakat kendimi tutmak zorundaydım. Kendi kendimi sakinleştirmek için derin nefesler alırken hızla bu numarasını da engelledim ve ondan gelen mesajlara tıkladım.

Tdk; Okulun saat kaçta bitiyor

Klavyenin üzerinde titreyen parmaklarımı birkaç kez büküp sakinleşmeyi denedikten sonra arkama yaslanarak yazmaya başladım.

Siz; Dörtte bitiyor ama kursa kalıyorum

Siz; Altı gibi falan

Siz; Neden sordun

Tdk; İşimi ona göre ayarlayacağım

Az önce buz parçalarına benzeyen koyu ela harelerim anlamsızca irileşirken içimde garip bir parıltı vardı. Yüzümde küçük bir tebessüm belirirken baş parmağımı yeniden klavyenin üzerinde gezdirdim.

Siz; Ne bana aşık mısın

Tdk; Ne

Tdk; Hayır çocuk, sadece insanlara geç cevap vermeyi  sevmiyorum

Siz; Yani bana aşıksın

Tdk; Nasıl anlamak istersen

Siz; BANA AŞIKSIN

Tdk; Sanırım korkmaya başlıyorum

*bir fotoğraf gönderdiniz.*

Siz; Bak çoraplarım çok güzel

Tdk; Siyah bot ve gökkuşağından hallice çoraplar?

Tdk; Ayrıca o nasıl bir ayak, üç yaşında mısın sen

Siz; Üzdün şu an beni bb

Tdk; Ergen velet

Tdk; Derslerini iyi dinle

[...]

Coğrafya hocamız olan Özgür hocanın arkadan bakınca yok olan saçlarına bakarken tırnaklarımı yiyordum. Adamın saçı dökülmek ve dökülmemek arasındaki o çizgide kalmış, arka tarafta yuvarlak bir şekilde boşluk oluşturmuştu. Bir an için bunu konuştuğum ama hâlâ adını bilmediğim adamda düşününce istemsizce kıkırdamıştım.

"Evet Zehre, sanırım bizimle paylaşmak istediğin bir şey var?" dedi, gıcık bir ses tonuyla.

Tanrım, kalan o gri ve yün yumağından farksız saçlarını nasıl da yolmak istiyordum.

"Yok hocam, sizin kadar yakışıklı bir erkek nasıl hâlâ bekar onu düşünüyordum." diye konuşmaya başladım. "Sonra bir baktım aklıma Nasrettin Hoca fıkrası gelmiş. Size de anlatayım mı? Nasrettin Hoca bir gün göle maya çalıyormuş-"

"Yeterli, Zehre. Zevzeklik yapma."

Üzgün bir surat ifadesi takınarak kafamı önüme eğdim ve sol tarafımdaki duvara yaslanarak sıranın altında duran telefonumu açtım.

Siz; Kel misin

Tdk; Ne

Tdk; Okulda da mı kafayı çekmeye başladın

Tdk; Ayrıca şu an derste olman gerekmiyor muydu

Siz; COĞRAFYA HOCAM KEL VE O PARLAKLIK DERSE ODAKLANMAMI ENGELLİYOR

Siz; Ama öpersen düzelirmiş

Tdk; Dersini dinlemezsen seni öpmem, çocuk

Siz; VALLAHİ DİNLİYORUM

Mesaj görüldü olarak kaldığında yüzümdeki aptal gülümseme ile telefonu kapattım ve bakışlarımı beyaz tahtaya çevirdim.

|~|

Karamelli Dondurma.Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu