Medyum

18 3 3
                                    

"Ruby, bizi keşlerin takıldığı bir yere götürüyorsan çok feci pişman olursun" diye tısladı Nicole. Endişesi boşuna değildi. Annemle oturduğumuz sosyal konutunkine çok benzeyen bir apartman koridorunda duruyorduk. Ama burada tatlımsı bir sigara dumanı ve sarımsak kokusu vardı.

"Bahse girelim mi? Eğer kapıda bir kafatası asılıysa bir onluk alırım" dedi Corey gülerek.
"Ben Vudu bebeği diyorum" diyerek karşı çıktı Jayden. Birbirlerine beşlik çaktılar.

Ama dördüncü kata ulaştığımızda kapıda bunlara benzer hiçbir şey asılı değildi. Sarımsaklı esrar kokusuna tuvalet spreyine benzer ferah bir kokunun da eklendiğini göz ardı edersek çok normal görünüyordu.

Ruby zile bastı. Osbert yazıyordu zilin altında. Kapıyı yaşlı bir kadının açması bizim için sürpriz oldu. Kahverengi bir etekle çiçekli bir bluz giymişti ve boynunda da bürümcük kumaştan çok hoş bir şal vardı. Bir doktor muayenehanesinde hasta kabulüyle görevli yardımcıya ya da bir vergi danışmanının sekreterine benziyordu. Kesinlikle okultizmle uğraşan birine değil.

Bize içtenlikle güldü. "Ne güzel. İçeri gelin canım. Buyurun, girin, soldaki ikinci kapıya, medyum odama ." Arkamızdaki kapıyı kapatıp etrafı çınlatarak güldü. "Ben medyum odası diyorum ama kulağa çok teknik bir şeymiş gibi geliyor, değil mi? Lütfen oturun. Bir şey içmek ister misiniz?"

"Kola?" dedi Corey okuldaymış gibi.

"Ah, tatlım, öyle şeyler ikram edemiyorum. Sadece kaynak suyum var. Sizlere ondan verebilir miyim?"

Başımızı sallayarak kabul ettik ve yastıklı sandalyelere oturduk. Sözünü ettiği medyum odası aynı Lee'nin müzik odası gibiydi. Sadece o kadar antika eşya yoktu.

Bayan Osbert her birimize bir bardak verip sürahiden normal su koydu. Sonra masanın ortasındaki kâseyi doldurdu. Nihayet sürahi tekrar küçük servis arabasındaki yerini alınca kendisi de yerine oturdu ve hepimize neşeyle gülümsedi.

"Sizin için ne yapabilirim canlarım?"

Karşımda oturan Phyllis'in gözlerinin içine baktım. Bana göz kırptı. Anlaşılan ikimiz de aynı şeyi düşünüyorduk: Geleceği görebilen biri için çok talihsiz bir soru.

"Arkadaşımız Lee kayıp. Ona hiçbir şekilde ulaşamıyoruz. Herhalde babasıyla seyahatte ama endişeleniyoruz" diyerek bizim için açıkladı Ruby.

"Hımm" yaptı Bayan Osbert ve suyundan bir yudum aldı. "Bu Lee, içinizden birine daha yakın olabilir mi?" Bunu söylerken bir anda kıpkırmızı kesilen Nicole'e bakıyordu.
"Evet. Felicity onun en iyi arkadaşı" dedi Jayden ondan önce. "Peki, hanginiz Felicity?" Bayan Osbert gözlerini üzerimizde gezdirdi, elimi kaldırınca bende durdu. "İyi, tatlım, çok iyi. Yanında Lee'den bir şey var mı?"

Kafamı olumsuzca salladım. "Birlikte değiliz. Yüzük ya da ona benzer bir şeyim yok." Bayan Osbert eğlenerek göz kırptı. "Ben de daha çok kalem ya da mendil gibi bir şey düşünmüştüm."

"Mendil var gerçekten de." Nasıl aklıma geldiyse, ben de şaşırdım. Pantolonumun cebinden Lee'nin, üzerinde adının baş harfleri olan kumaş mendillerinden birini çıkardım; bana onu sekizinci yüzyıla yaptığımız gezide vermişti.

"Aa, harika, tatlım." Sevinçten bir ellerini çırpmadığı kalmıştı.

Mendili masanın üzerine koydum.
"Çok güzel. Çok güzel."

Dehşet içinde mendilin nereden geldiğini bilmediğim aklıma geldi. Ya gerçekten bir şeyler görebiliyorsa? Ya bu mendil bir elf eliyle işlendiyse ve o bunu anlarsa?

"Güzel bir işçilik. Demek ki biri senin genç adamı çok fazla seviyor." Bayan Osbert işlenmiş harfleri inceledi. "Pekâlâ. Önce hanginiz başlamak istersiniz?" Beklentiyle her birimizin yüzüne baktı.

PAN'IN KARANLIK KEHANETİ (2. Kitap)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें