Tarih Dersinde Açığa Çıkanlar

15 4 5
                                    

"Rus çarlığı Avrupa'daki son mutlak monarşi rejimiydi." Ciaran çantasını öğretmen kürsüsüne koyup akıllı tahtayı açtı. "Çiftçiler henüz serfti, prensler vergi ödemek zorunda değildi, halkın geri kalanı açlıktan kırılırken soylular har vurup harman savuruyordu. Bu vurdumduymaz zenginliğe teşekkür borçlu olduğumuz olağanüstü değerli birkaç şey var. Bana biraz örnek verin. Evet, Ruby?"

"Ermitaj."

Ciaran başını sallayarak onayladı.

"Jack?"

"Fabergé yumurtaları."

"Doğru."

Jack Roberts bana dönüp gülümsedi.

"Corey?"

"Votka?"

Herkes güldü.

Ciaran gözlerini devirdi. "Votka daha çok yoksulların içeceğiydi. Phyllis, ona yardım eder misin?"

"Kehribar Oda."

"Güzel. Şimdi bu sanat eserlerine ya da yapılarına ait yedi fotoğraf dağıtacağım ve siz, yedi gruba ayrılacaksınız, her grup bu objelerden birini araştıracak. Ders sonunda, sözü geçen eseri bu kadar özel yapan şeyin ne olduğuna dair ayrıntılı bir açıklama istiyorum."

Phyllis, Ruby, Corey ve ben Kehribar Oda'nın fotoğrafını aldık. Nicole ve Jayden başka üç kişiyle bir grup oldu. Nicole'le Corey'nin arası hâlâ biraz gergindi.

"Onunla bir daha ne zaman konuşacaksın?" diye sordu Phyllis, Corey'ye.

Corey omuzlarını silkti. "Ne söylemeliyim ki? Holly'yle aramda ufak bir kıvılcım oldu ama sonra yok oldu. Nicole'le ne ilgisi var bunun?"

"Bu kadar duyarsız olma" diye tısladı Ruby, alışık olmadığımız bir keskinlikte. "Uzun zamandır sana tutkun."

"Hiçbir zaman ona umut vermedim, öyle değil mi?" diyerek kendini savundu Corey.

"Hey, Jayden'ın karaoke partisinde dilini kızın gırtlağına kadar soktun" diyerek ben de arkadaşımı savundum. "Nasıl umutlanmasın ki?"

Corey sanki boynuzlarım çıkmış gibi bana baktı.
Ruby ve Phyllis de öyle.

"Hiçbiriniz fark etmedi mi?" diye sordum kuşkuyla. "Yani, hepiniz oradaydınız."

"Eh, biraz" diye itiraf etti Phyllis emin olmayarak. Corey sarsılmış bir şekilde arkasına yaslandı. "Bildiğini sanıyordum" diyerek özür diledim.
Kafasını iki yana salladı. "Yoo. Sabah korkunç bir baş ağrısıyla uyandım. Tamam, Nicole yarı üstümde yatıyordu ama Ruby de öyleydi."
Ruby kıpkırmızı kesildi. "Hatırlatma bana onu!Üçüncü sınıfta beden dersinden sonra kabinden donla çıkmamdan daha utanç verici."
Phyllis'le ben yüksek sesle gülmemek için dudaklarımızı ısırdık.

Corey'nin yüzünde sadece bezgin bir gülümseme belirdi ve sonra hemen kayboldu. Bana baktı. "Gerçekten mi? Nicole'le ben mi?"

"Gerçekten."

Hafifçe kafasını eğdi. "Ben sanmıştım ki, seninle..." Kızardı.

Dilim tutuldu. Benle? Corey? "Hadi ama City. Çok şaşırmış gibi yapma. Son altı ayda nasıl değiştiğini gayet iyi biliyorsun. Saçların daha farklı ve daha güzel görünüyorsun. O kadar da sürpriz olamaz bu senin için. Jack Roberts bile senden hoşlanıyor."

İstemeden kafamı Jack'e çevirdim. Grubunun ortasına oturmuş, bana bakıyordu. Bakışımı fark edince bana gülümsedi. "Ne?" dedim ve tekrar Corey'ye baktım. "Neyi kaçırıyorum acaba? Yani, o hâlâ Jack Roberts. Yıldızlar Kulübü'nden! Bize sataşmaya doyamazdı."

PAN'IN KARANLIK KEHANETİ (2. Kitap)Where stories live. Discover now